MADDE-62: “Halife, ordunun lideridir/ başkomutanıdır. Genel kurmay başkanını, tümen ve tugay, alay emirlerini halife tayin eder. Geriye kalan ordu rütbelerini ise ordunun ilgili komutanları tayin eder. Kurmay subayların tayini, kişinin harb kültürü derecesine göre olur. Bu tayini Genel kurmay başkanı yapar.” Bunun deliline gelince; Hilâfet, şeriatın hükümlerinin, uygulanması ve Davetin aleme taşınması için dünyadaki tüm
MADDE-62: “Halife, ordunun lideridir/ başkomutanıdır. Genel kurmay başkanını, tümen ve tugay, alay emirlerini halife tayin eder. Geriye kalan ordu rütbelerini ise ordunun ilgili komutanları tayin eder. Kurmay subayların tayini, kişinin harb kültürü derecesine göre olur. Bu tayini Genel kurmay başkanı yapar.”
Bunun deliline gelince; Hilâfet, şeriatın hükümlerinin, uygulanması ve Davetin aleme taşınması için dünyadaki tüm müslümanların genel başkanlığıdır. Davetin aleme taşınmasının yolu ise cihaddır. Buna göre halife için cihad kaçınılmazdır. Çünkü hilâfet sözleşmesi onun şahsı üzerine vukuu buldu. Ondan başkasının onu yürütmesi caiz olmaz. Onun için cihad işlerini üstlenmek halifeye hastır. Ondan başkasının cihadı üstlenmesi caiz olmaz –her ne kadar her müslüman cihad yapsa da–. Zira cihad yapmak başka bir şey, cihadı üstlenmek başka bir şeydir. Cihad, her müslümana farzdır. Fakat cihadı üzerine almak (cihad işlerinin sorumluluğunu üstlenmek) ancak halifeye aittir, başkasına değil.
Halifenin, yapılması üzerine farz kılınmış her hususu kendi adına yapacak birisini vekil olarak tayin etmesine gelince; bu, halifenin kontrolü ve denetimi altında olması kaydı ile caizdir. Fakat bu cevaz, halifenin denetim ve kontrolü olmaksızın ondan bağımsız mutlak bir şekilde değildir. Halifenin denetlemesi burada, muavini denetlemesi gibi değildir. Bilâkis buradaki denetlemesi ve kontrolü doğrudan olur. Kendisine vekil olarak tayin edilen kimse doğrudan onun denetimi ve sorumluluğu altında olur. Ordunun komutanlığını, bu kayıdla yani halifenin denetimi ve bakışı altında olması kaydıyla istediği kişiye vermesi caizdir. Halifenin ordu komutanlığını denetimi ve bakışı altında olmaksızın sadece şeklî bir şekilde üstlenmesi caiz değildir. Çünkü Hilâfet sözleşmesi onun şahsı üzerine vukuu buldu. O halde halifenin bu komutanlığı ordu için şekil olarak değil, fiilî olarak üstlenmesi gerekir. Yani cihad işlerini üstlenmesi gerekir. Bunun için; “İslâmî olmayan düzenlerde devlet reisi ordunun komutanıdır, denildiği halde o, şeklî komutan olarak kalıp ordunun fiilî komutanı onun tayin ettiği kişi olmaktadır. Bu, İslâm nazarında batıl sayılır” sözü şeriatın tasdik etmediği bir sözdür. Bilâkis şeriat, ordunun fiilî komutanının halife olmasını farz kılmaktadır. Fakat liderlik (komutanlık) dışında teknik ve idarî hususlarda halifenin bu işleri kendisi adına valiler gibi bağımsız olarak yürütecek kişiler tayin etmesi hakkı vardır. Bu kişilerin halifenin denetimi ve kontrolünün altında olması zarurî değildir.
Ayrıca Rasul (u) bizzat kendisi; ordunun fiilî komutanlığını üstleniyordu, savaş komutanlığını üstleniyordu. Başlarında bulunmadığı savaşa çıkan ordu birliklerine komutanlar tayin ediyordu. Bu birlikler seriyelerdir. Her seriye için bir komutan tayin ediyordu. Bazı zamanlarda o komutanın öldürülmesi halinde yerine kimin geçeceğini de önceden belirliyordu. Mu’te Gazvesinde olduğu gibi. Nitekim o (u), ordunun komutanlığını Zeyd b. Hâris’e vererek ona bayrağı teslim etmişti. Ve dedi ki:
“Zeyd öldürülürse bayrağı Cafer b. Ebu Talib alsın. Cafer öldürülürse bayrağı Abdullah b. Revâha alsın.”
Böylece, ordunun komutanını tayin eden, ordunun alaylarına komutanlarını tayin eden ve onlara sancakları veren ve ordunun bölüklerine komutanlar tayin eden halifedir. Ordu; Mu’te ordusu, Usâme ordusu gibi Şam’a gönderilen ordudur ki bunlar aslında alay konumundaydılar. Bunun delili, Rasulullah’ın Usâme’ye sancak vermesidir. Seriyeler ise, Arab Yarımadası’nda savaşıp geri dönen birliklerdir. Mekke istikametine gönderilen Sa‘ad b. Ebu Vakkâs seriyesi gibi. Bunlar askerî birlikler konumundaydılar. Buradan anlaşılıyor ki alayların emirleri ve birliklerinin komutanlarını halife tayin eder. Buna, Rasul (u) gazvelerinde onbaşı ve yüzbaşı durumundaki komutanlarla sürekli temas halinde olması ve onlar vasıtasıyla askerlerin hallerini biliyor olması işaret etmektedir.
Ordu emirleri ve seriyye komutanları dışında kalan rutbelere gelince; Rasul (u)’in onları tayin ettiği tespit edilmemiştir. Bu da delâlet ediyor ki, onların gazvelerde tayin işi, onların komutanlarına terk edilmiştir.
Genel kurmay başkanına gelince; o, teknik hususlardan mesuldür. Zira o, ordu komutanı gibi halife tarafından tayin olunur. O, halifenin emri altında olmasına rağmen işinde bağımsız kılınır ve işini halifenin direkt denetimi olmadan yapar.