Halife; yönetimde, yetkide ve şeriatın hükümlerinin uygulanmasında ümmete vekil olan kimsedir. İslâm’da yönetim yetkisi ve sulta ümmete verilmiştir. Bu işleri ümmet kendisine vekaleten yürütecek kimseye verir. Zira Allah ümmetin tümüne şeriatın bütün hükümlerini uygulamayı farz kılmıştır.

Halife Müslümanlar tarafından seçilip atandığından yönetimde, yetkide ve İslâm’ın hükümlerinin uygulanmasında ümmetin vekilidir. Bu nedenle ümmetin bey’atını almadıkça bir kimse Halife olamaz. Zira Halife’yi ümmete vekil kılan ancak söz konusu bey’attır. Ümmetin Halife’ye bey’atı ile Hilâfet ve otorite ona geçer. Bu andan itibaren de şer’î hükümleri tatbik etmek üzere Halife’ye bey’at farziyeti doğar.

Müslümanların idaresini yüklenecek kişi; ümmet içerisinde bulunan “ehl-i Hal ve’l akd”den rıza ve herhangi bir zorlama olmaksızın şer’î bir bey’atla bey’at almaksızın Halife olamaz. Ayrıca Halife’nin, Hilâfetinin bağlayıcı olması için Halife’de aranan şartları kendisinde bulundurması ve Halifelik “akdi”nin yapılmasından hemen sonra da şeriatın hükümlerini uygulamaya geçmesi gerekir.

Ümmetin bey’atı ile yönetime gelen kişi, sahih hadislerde gecen Halife, imam, Emir el-Mü’minin sıfatları ile anılır. Bu ünvanlar sahih hadislerde de yer almış ve Raşid Halifelerin bu ünvanlarla çağrılmaları hususunda sahabenin icması hasıl olmuştur. Ebu Said el-Hudri Rasul (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ فَاقْتُلُوا الآخَرَ مِنْهُمَا “İki Halife’ye bey’at edildiğinde ikincisini öldürün.” (Müslim 3444)

Abdullah b. Amr b. el-As da, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’den şunu duyduğunu rivayet etmiştir: مَنْ بَايَعَ إِمَامًا فَأَعْطَاهُ صَفْقَةَ يَدِهِ وَثَمَرَةَ قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ “Kim bir imama bey’at eder, eliyle onunla bey’atlaşır ve kalbiyle ona bağlanırsa ona itaat etsin.” (Müslim 3431; Nesei, 4120; Ahmed b. Hanbel, 6523, 6214; Ebu Davud, 3707)

Avf b. Malik el-Eşcaî de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’den şu hadisi rivayet etmiştir: خِيَارُ أَئِمَّتِكُمِ الَّذِينَ تُحِبُّونَهُمْ وَيُحِبُّونَكُمْ وَيُصَلُّونَ عَلَيْكُمْ “İmamlarınızın hayırlıları sizin sevdikleriniz ve sizi sevenler, kendilerine dua ettiğiniz ve size dua edenlerdir.” (Müslim 3447, 3448; Daremi, 2677)

İlk defa “Emîrü’l Mü’minin” olarak anılan kişi Ömer b. el-Hattab’dır. Daha sonra bu ünvan hem sahabe zamanında hem de daha sonraki dönemlerde Halifeler için kullanılmıştır. Ancak bu üç ünvana bağlı kalmak farz değildir. Bu isimler yanında Müslümanların işlerini üstlenen ve bu muhtevaya delalet eden başka ünvanlar kullanmak da caizdir. Müminlerin hâkimi, Müslümanların reisi, Müslümanların sultanı ve bunların dışında içeriğiyle çelişmeyen başka ünvanlar da kullanılabilir.

Ancak yöneticiye, Kral, Cumhurbaşkanı, İmparator gibi yönetim açısından İslâm’a aykırı anlamlar taşıyan sıfatları vermek caiz değildir. Zira bu sıfatlar İslâm’ın hükümlerinin taşıdığı anlamlara aykırıdır.