MADDE – 69

MADDE -69:  “Kadılık görevini üstlenen kişide; müslüman, hür, baliğ, akıl, adalet sıfatına sahip, fakih, hükümleri vakıalara indirmeyi idrak eden olması şartları aranır. Mezalim kadılığı vazifesini üstlenen kişide, bu şartlara ilâveten erkek ve müctehid olması şartları da aranır.” Bu maddenin delili, daha önce başkadı hakkında geçen delillerdendir. Fakat insanlar arasındaki anlaşmazlıklara bakan kadı ve hisbe kadısı

MADDE -69:  “Kadılık görevini üstlenen kişide; müslüman, hür, baliğ, akıl, adalet sıfatına sahip, fakih, hükümleri vakıalara indirmeyi idrak eden olması şartları aranır. Mezalim kadılığı vazifesini üstlenen kişide, bu şartlara ilâveten erkek ve müctehid olması şartları da aranır.”

Bu maddenin delili, daha önce başkadı hakkında geçen delillerdendir. Fakat insanlar arasındaki anlaşmazlıklara bakan kadı ve hisbe kadısı için erkek olması şartı aranmaz. Bilâkis onun kadın olması caizdir. Çünkü o, yönetici değil sadece kadıdır. Yani o, şer’î hükmü bildirendir, uygulayan değil. Onun için şu hadis bu hususa şamil olmaz:

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمُ امْرَأَةً “İşlerini (yönetimlerini) bir kadına teslim eden bir toplum felah bulmaz.”[1]

Çünkü, bu hadis velâyet yani yönetim hakkındadır. Hadisin sebebi, Fars toplumunun üzerlerine bir kadını kraliçe olarak seçmeleridir. Zira hadis, Ebu Bekir’den şöyle rivayet edilmiştir: “Fars ehlinin Kisranın kızını kendilerine kraliçe yaptıkları haberi Rasulullah (u)’e ulaşınca şöyle dedi:

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمُ امْرَأَةً “İşlerini (yönetimlerini) bir kadına teslim eden bir toplum felah bulmaz.”[2]

Böylece hadisin söylenmesinin sebebi hadisin metninde açık olarak geçtiği gibi belirli bir mevzudur ki o da yönetim yani sultadır (yönetim yetkisini elinde bulundurmaktır). Kaza/yargı ise sulta değildir. Böylece o hadis yönetime has olur, Kaza’yı/yargıyı kapsamaz. Bu, şu iki sebepten dolayı böyledir:

Birincisi; belirli bir mevzu hakkında söylenen metin, herhangi bir sorunun cevabı olan metin gibidir. Onun sorunun ya da konuşmanın konusuna tahsis edilmesi gerekir, her şey hakkında genel olması doğru olmaz. Çünkü soru cevabın dönüş yeridir. O söz belirli bir mevzu hakkında olduğu için, o mevzu ile sınırlı olması gerekir. Çünkü Rasul’ün sözü, belirli bir söz ve hadise ile alâkalıdır. Böylece hüküm de onunla alâkalı olur.

Rasul (u), bunu bağlantısız bir şekilde ilk olarak söylemiş olsaydı, o zaman genel olurdu ve genelle alâkalı olurdu. Fakat o sözü, belirli bir hadise ile alâkalı olarak ya da belirli bir sorunun cevabı olarak söylemiş olsa, o zaman o durum farklı olur. Zira nass, yani Allah’ın kelâmı ya da Rasul’ün kelâmı kesinlikle o soru ya da hadise ile alâkalı olur. Böylece o sözün getirmiş olduğu hüküm, şüphesiz o soru ya da hadise ile alâkalı olur.

Bu değerlendirme, sorunun ya da hadisenin getirmiş olduğu konu (mevzu) bakımındandır. Yoksa, soru soran ya da hadisenin içindeki şahıs bakımından değildir. Soru ya da hadisede dikkat edilecek husus lafzın genelliğidir, sebebin özelliği değil. Çünkü lafız, sebebe bağımlı değildir. Böylece lafız, genelliliği üzerinde kalır. Bu durum, olay ve sorudan farklıdır. Yani hadisenin ya da sorunun içerdiği mevzudan farklıdır. Zira lafız, kesinlikle o mevzu ile alâkalıdır. Bunda herhangi bir şüphe yoktur. Çünkü hadis, onun içindir ve ondan dolayıdır. Bunun için hadis, o mevzu ile hastır, genel değildir. Buna binaen, “İşlerinin başına bir kadını getiren toplum felah bulmaz” hadisi yönetimle has olur, Kaza’yı/yargıyı kapsamaz.

İkincisi; (ولوا أمرهم) “İşlerini teslim ettiler” tabiri, vilayetle (yönetim yetkisini vermekle) ilgilidir. O, vilayeti’l-emr (yönetimin verilmesi)dir. Kadı ise vali değildir. Veliyyü’l-emr de değildir. Onun için kadı, bu hadisin kapsamına girmez. O hadis, Kaza’yı/yargıyı kapsamaz.

Bu, hadisin delâleti bakımındandır. Kadı’nın, kadın olmasının mübah oluşuna gelince; kadı, diğer görevliler gibi ücretle çalışır. Ücretle çalışanın erkek olması caizdir, kadın olması da caizdir. Çünkü, şu ayet bunu caiz kılmaktadır:

فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ (Boşandığınız kadınlar), sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin.”[3]

Nitekim kadı, şer’î hükme göre amel edilmesi için yani anlaşmazlığa düşenlere bağlayıcı bir şekilde şer’î hükmü bildirmesi için tayin olunandır, Şeriat’ı uygulaması için tayin olunan değildir. Bunun için o, icare/kira sözleşmesinin tarifinin kapsamına girer. Zira kira; “Bir bedel karşılığı menfaat üzerine yapılan sözleşmedir.” Yönetici ise, öyle değildir. Zira kira sözleşmesi tarifi ona uygun düşmemektedir. Çünkü yönetici ile belirli bir menfaat üzerine sözleşme yapılmaz. Bilâkis ona şeriatı uygulaması için iş (yönetim işi) teslim edilir. Bunun için, yöneticinin kadın olması caiz olmadı. Çünkü veliyul-emr’dir. Kadı’nın kadın olması caiz oldu. Çünkü o, yönetici değil ücretli çalışandır.

Kadı hakkında şart koşulan diğer şartlara gelince; onların delilleri, halifenin şartlarının delillerinde geçti. Aynı şekilde, kadı’nın fakih olması şartının delili  ise;   (القضاة ثلثة) “Kadılar üç sınıftır” hadisinin şu kısmıdır:

وَرَجُلٌ قَضَى لِلنَّاسِ عَلَى جَهْلٍ فَهُوَ فِي النَّار “…Ve cehalet üzerinde (bilgisiz olarak) insanlara hüküm veren kimsedir ki onun yeri Cehennem’dir.”[4]

Bu izahat, hisbe kadılığı ile halk arasındaki anlaşmazlıkları çözüme bağlayan kadılık ve onların kadın olmasının caiz oluşu hakkında idi.

Mezalim kadısına gelince; onun başkadı gibi erkek olması şartı koşulur. Çünkü onun işi Kaza/yargı ve yönetimdir. Zira o yönetici hakkında hüküm verir. Zira o, şeriatı yöneticiye tatbik eder. Onun için aralarında fakih olması şartının da bulunduğu diğer şartlara ilâveten onun erkek olması şart koşulur.

Fakat bundan başka onun hakkında müctehid olması şartı da aranır. Çünkü onun baktığı mezalim davaları arasında yöneticinin şer’î delili olmayan bir hükümle hüküm etmesinden ya da getirdiği delilin olaya uygun düşmeyişinden dolayı Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hüküm etmiş olması vardır. İşte bu mezalim davasını ancak müctehid, çözüme bağlıyabilir. Eğer mezalim kadısı müctehid olmazsa cehalet üzerinde bir kadı olur ki bu haramdır ve caiz olmaz. Onun için mezalim kadısının, yönetici ve kadılık şartlarına ilâveten müctehid olması şartı da koşulur.


[1] Buhari, K. Megazi, 4073

[2] Buhari, K. Megazi, 4073

[3] Talak: 6

[4] Ebu Davud, K. Akdiyye, 3102

Diğerleri