MADDE – 127

MADDE-127: “Menkul ve gayrı menkullerdeki ferdi mülkiyet, beş şer’î sebebe dayanır. Bunlar: 1.  Çalışmak 2.  Miras. 3. Yaşamak için mala olan ihtiyaç, 4. Mal ve gayret karşılığı olmadan fertlerin edindikleri mallar. 5.  Devletin malından tebaaya vermesi.” Bu madde, mülkiyetin şer’î sebeplerini yani maldan yararlanma hususunda Şari’nin izin verdiği halleri beyan ediyor. Bunların mülkiyeti çoğaltma nedenleri

MADDE-127: “Menkul ve gayrı menkullerdeki ferdi mülkiyet, beş şer’î sebebe dayanır. Bunlar:

1.  Çalışmak

2.  Miras.

3. Yaşamak için mala olan ihtiyaç,

4. Mal ve gayret karşılığı olmadan fertlerin edindikleri mallar.

5.  Devletin malından tebaaya vermesi.”

Bu madde, mülkiyetin şer’î sebeplerini yani maldan yararlanma hususunda Şari’nin izin verdiği halleri beyan ediyor. Bunların mülkiyeti çoğaltma nedenleri değil, bilfiil mülk edinme sebepleri olduğunun bilinmesi lazımdır. Şari, mülkiyet sebeplerini yani malın aslını edinebilme sebeplerini beyan etmiştir. Daha mülk edinmeden kişinin mülk edinmesinin kendisiyle tamamlandığı sebepleri açıklamıştır.

Ayrıca Şari mülkü çoğaltma, artırma sebeplerini de beyan etmiştir. Şeriat her çeşit mülk ve mülk sahibi ile ilgili hükümler getirmiştir. Mesela malın çoğaltılması ile ilgili olarak alış-veriş ve icareyi ilgilendiren sözleşmeler v.b. hükümleri, mülk sahibi olmakla ilgili olarak da avlanma, ortaklıklar kurma konuları ile ilgili hükümler getirmiştir.

Bu madde ise, mülkiyetin çoğaltma sebeplerini değil, mülk edinme sebeplerini beyan eder.

Bu madde, maldan yararlanma konusunda Şari’nin bilfiil iznini beyan eden, mülkiyet delillerinin bütün incelikleriyle araştırılması neticesinde meydana çıkmıştır. Tüm mülk edinme sebepleri, bu beş sebepten birinin kapsamına girer. Bu beş sebebe delalet eden deliller şunlardır:

1. Sebep çalışmadır. Bunlunla ilgili deliller, ferdin içerisinde çalışmakla mal edinebileceğine delalet eden delillerdir. İçerisinde çalışmakla mülkiyetin elde edildiği haller şunlardır:

a) Ölü yerleri imar ederek ihya etmek. Bunun delili Rasul (u)’in şu sözüdür:

مَنْ أَحْيَا أَرْضًا مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ “Ölü bir yeri imar ve ihya eden kimse o yerin sahibidir.”[1]

مَنْ أَعْمَرَ أَرْضًا لَيْسَتْ لأحَدٍ فَهُوَ أَحَقُّ “Hiç bir kimseye ait olmayan bir yeri imar eden kimse oraya sahip olmaya daha layıktır.”[2]

مَنْ أَحَاطَ حَائِطًا عَلَى أَرْضٍ فَهِيَ لَهُ “Kim bir yere duvar çekmişse o yer ona aittir.”[3]

Ölü yer hiç kimsenin mülkü olmayan yer demektir. Üzerinde duvar, çit, ekin, imar ve benzeri herhangi bir şeyin izine rastlanılmadığı yerdir. Burayı ihya ise, buranın imarını gösteren ekin, ağaçlandırma ve bina gibi şeylerden birinin yapılmasıdır. Ayrıca duvar, kazık veya benzeri bir takım işaretlerle oranın imar edildiği sabit ise, bu da ihya ve imar gibidir.

b-) Mal edinme hallerinden biri de avdır. Bu hususta Allah (Y) şu sözü delildir:

وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا “İhramdan çıktığınız zaman avlanın.”[4]

أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ “Size deniz avı helal kılındı.”[5]

c-) Simsarlık ve Danışmanlık: Bununla ilgili delil Kays b. Garze Kenani’den gelen şu rivayettir. “Biz Medine sokaklarında ölçeklerle alış-veriş yapıyorduk. Kendimize simsarlar diyorduk. Rasul (u) yanımıza geldi ve bize daha güzel bir isim vererek şöyle buyurdu:

يَا مَعْشَرَ التُّجَّارِ إِنَّ الْبَيْعَ يَحْضُرُهُ اللَّغْوُ وَالْحَلْفُ فَشُوبُوهُ بِالصَّدَقَةِ “Ey tüccarlar topluluğu, şüphe yok ki alış verişe boş lakırdı ve yeminler karışabilir. Bu hatayı, vereceğiniz sadaka ile temizleyiniz.”[6]

d-) Mudarebe ile ortak iş yapmak: Bunun delili ise Abbas b. Abdulmuttalib ile ilgili şu rivayettir. Abbas b. Abdulmuttalib ortağına satmak üzere bir mal verdiği zaman ortağına; malı deniz yolu ile sevk etmemesi, vadide konaklamaması ve mal ile canlı mal almamasını, şayet bu şartlar yerine getirilmezse tazmin ettireceğini  şart koşarmış. Bu husus Rasul (u)e ulaşınca onun bu davranışını tasvip etti.

e-) Sulama: Bununla ilgili delil Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiği şu hadistir: “Rasulullah (u) çıkacak ekin ve meyve karşılığında Hayber ahalisi ile sulama hususunda muamele yapmıştır.”

f-) Başkasının yanında ücretle çalışmak: Bunun delili Allah’ın (Y) şu sözüdür:

فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ “Eğer onlar çocuklarınızı emzirirlerse o kadınların ücretlerini verin.”[7]

Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre: “Rasul (u) Beni Deyl kabilesinden gayri müslim olan bir kılavuzla hicret ettiklerinden üç gün sonra Sevr Mağarasında kendilerine teslim edilmek üzere iki deve vererek, ücret karşılığında sözleşme yaptılar.”

g-) Gömülü bulunan hazine/define: Bunun delili Rasul (u)’in şu sözüdür:

“Gömülü bulunan hazineden defineden beşte bir alınır.”

İşte bu yedi duruma delalet eden deliller mülk edinebilmenin birinci sebebine ait delillerdir. Bu birinci sebep çalışmak idi.

2. Sebep mirastır: Bunu delili Allah (Y)’ın şu sözüdür:

اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ “Allah çocuklarınız hakkında erkeler için kadınların iki hissesi vardır. Eğer kadınlar ikiden fazla iseler terekenin üçte ikisi onlara aittir.”[8]

Ve mirasla ilgili  diğer ayet ve hadislerdir.

3. Sebep hayat içi mala olan ihtiyaçtır: Bunun delili kazanmakta bilfiil aciz veya çalışmağa gücü yetmeyen kimsenin nafakasının temin edilmesinin ilgililere vacib oluşudur. Mesela çocuk, kazanç temin etmekten bilfiil aciz bulunuyor. Bunu nafakası ilgili kimselere vacibtir. Hükmen kazanç temin etmekten aciz olan kimseler, mesela; çalışmaya gücü olduğu halde iş bulamayanlar da böyledir. Şeriat böyle kimsenin nafakasının teminini akrabasına farz kılmıştır. Eğer yakınları nafakasını temin edemezlerse Beytülmal bu vazifeyi yerine getirir. Buna ait deliler, hayat ve geçim için aciz olan kimsenin nafaka olarak aldığı mala sahip olacağına dair delillerdir.

4. Sebep ikta/devletin kendi malından tebaasına vermesi: Mesela araziyi tebaasından olan kimselere vermesi, borcunu ödemesi için Devletin şahıslara mal vermesi, veya çiftçilere yardımda bulunması gibi hususlar. Arazinin fertlere verilmesiyle ilgili olarak Bilal El-Müzenni’den rivayet edilen hadis delil olarak verilebilir:

“Rasul (u) kendisine -Bilal’e- Akik arazisinin hepsini vermiştir.” Amr b. Şuayb’den gelen rivayette ise: “Allah Rasulü Müzeyne veya Cüheyne kabilesinden bazı kimselere bir arazi verdi.”

Borç ödemek için borçlulara verilen mala gelince: Bilindiği gibi Cenabı Allah zekat ayetinde borçlulara da bir hisse ayırmış ve “ve borçlulara” tabiriyle ifade etmiştir Rasul (u) şöyle demiştir:

فَمَنْ تَرَكَ دَيْنًا فَعَلَيَّ وَمَنْ تَرَكَ مَالأ فَلِوَرَثَتِهِ “Kim bir borç bırakarak ölürse borcunu ödemek bana aittir. Kim de bir mal bırakırsa o mal varislerine aittir.”[9]

“Bana aittir” ifadesiyle Devlete ve Beytülmala ait olduğu işaret edilmektedir. Çiftçilere ekim için mal vererek yardımda bulunma Ömer (t)’ın bir tatbikatından kaynaklanmaktadır. Ömer (t) arazilerini ekebilmek ve ihtiyaçlarını giderebilmek için, onlardan geri almamak şartıyla Irak’taki çiftçilere Beytülmaldan yardımda bulunmuştur. Bu tatbikatına hiç bir kimse karşı çıkmamıştır. Bundan dolayı bu, bir icma niteliğini kazanmıştır.

İşte arazi vermek, borç ödemek veya ekin/ziraat için yardım olarak mal almak, mülk edinmenin sebeplerindendir. Mübah olan her şeyde, imamın tasarrufu altında bulunan mallarda imam, kendi rey ve içtihadıyla istediği şekilde tasarruf yapabilir. Malda tasarruf sahibi olan onu başkasına da verebilir.

5. Sebebe gelince; bu da beş durumu kapsar:

a.) Akrabanın birbirine hediye, hibe, vasiyet gibi yardımı,

b.) Bir zarar karşılığı olarak alınan mal,

c.) Mehir ve ona bağlı olarak verilen mal,

d.) Buluntu olarak bulunan mal

e.) Halifeye, yardımcılarına, valilere ve diğer yöneticilere verilen ödenekler.

a-) Akrabanın birbirine hediye, hibe, vasiyet gibi yardımı:

Ebu Hamid Es-Saidi’den rivayet edildiğine göre O, diyor ki: “Biz Tebük savaşında Rasul (u) ile birlikte bulunduk. Eyle Meliki Peygambere (u)’e beyaz bir katır hediye etti ve ona hırka giydirdi.”

Bu hadis hediyenin caiz olduğuna delildir. Yine Allah Rasulü (u) şöyle buyurmaktadır: وَتَهَادَوْا تَحَابُّوا“Birbirinize hediye verin ki sevişesiniz.”[10]

Bu hadis de hediyenin mübah olduğuna delalet etmektedir. Başka bir hadiste Rasul (u) şöyle dedi:

“Bağış yapan kimse kendi hissesinden (bağışından) geri dönemez. Ancak babanın oğluna verdiği hediye müstesnadır.”

Başka bir hadiste; de şöyle dedi:

الْعَائِدُ فِي هِبَتِهِ كَالْعَائِدِ فِي قَيْئِهِ “Hibesini geri alan kimse kusmuğuna dönen kimse gibidir.”[11]

Bu hadislerin hepsi hibenin mübahlığına delalet etmektedir.

Rasul (u) Saad b. Malik’e şöyle dedi:

أَوْصِ بِالثُّلُثِ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ “Üçte birini vasiyet et, üçte bir az değil, çoktur.”[12]

Bu hadis ise vasiyetin mübah olduğuna delildir.

b-) Bir zarar karşılığı alınan mal:

Öldürülenin diyeti ve yaralanmalarda alınan diyetler bu nevidendir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ “Bir kimse bir mü’mini hata ile öldürse bir mümin köle azad etmek ve öldürülenin ehline verilmek üzere bir diyet vermesi gereklidir.”[13]

Rasul (u) de şöyle dedi:

فِي السِّنِّ خَمْسًا مِنَ الأبِلِ “Diş kırılması karşılığı olarak beş deve.”[14]

دِيَةِ الأصَابِعِ الْيَدَيْنِ وَالرِّجْلَيْنِ سَوَاءٌ عَشْرٌ مِنَ الأبِلِ لِكُلِّ أُصْبُعٍ “El ve ayak parmaklarının her biri için on deve diyet verilir.”[15]

Öldürülen kimsenin diyetine onun ehli malik olur. organın diyetini ise bizzat organı zayi olan kimse alır.

c-)  Mehir ve ona bağlı olarak verilen mal:

Nitekim Allah (Y) şöyle dedi:

وَآتُوا النِّسَاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً “Kadınlara bir bağış (farz) olarak mehirlerini veriniz.”[16]

Kadın mücerret olarak yapılan akid neticesinde mehire malik olur.

d-) Buluntu bulunan mal:

Rasul (u)’e bulunan mala ne yapılacağı hakkında sordular. O da şöyle dedi:

“Herkesin geçtiği bir yolda bulunan malı, bir sene bekletir ve ilan edersin. Eğer sahibi gelirse verirsin. Sahibi gelmezse o, sana ait olur.”

İyad b. Hammar’dan rivayet edildiğine göre Rasul (u) şöyle dedi:

مَنْ وَجَدَ لُقَطَةً فَلْيُشْهِدْ ذَوَيْ عَدْلٍ وَلْيَحْفَظْ عِفَاصَهَا وَوِكَاءَهَا فَإِنْ جَاءَ صَاحِبُهَا فَلأ يَكْتُمْ وَهُوَ أَحَقُّ بِهَا وَإِنْ لَمْ يَجِئْ صَاحِبُهَا فَإِنَّهُ مَالُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ “Kim yitik bir malı bulursa iki adil kimseyi şahid kılsın veya o bulunan malın ipini ve bağını muhafaza etsin. Eğer sahibi gelirse onu saklamadan sahibine versin. Eğer sahibi gelmezse o, Allah’ın bir malıdır. İstediğine onu verir.”[17]

Buluntu malı bulan kimse şartlarına riayet ederek ona malik olur.

e-) Halifeye, yardımcılarına, valilere ve diğer yöneticilere verilen ödenekler:

Rivayet edildiğine göre Rasul (u) Attab b. Üseydi Mekke’ye vali olarak görevlendirdiği zaman ona her gün için bir dirhem mal vermişti. Yine rivayet edildiğine göre Attab, Mekke’de halka hitab ederken şöyle demiştir: “Ey insanlar, bir dirhem aldığı halde aç olduğunu iddia eden kimseyi Allah aç bıraksın. Allah bana her gün bir dirhem veriyor. Benim hiç bir kimseye ihtiyacım yoktur.”

Anlatıldığına göre biat edilerek Hilafete geçen Ebu Bekir (t), ikinci gün halife olmadan önceki adeti üzere elbise satmak üzere evinden çıktı. Yolda Ömer (t.) ile karşılaşınca Ömer ona: “Nereye ya Ebu Bekir?” dedi. Ebu Bekir “Pazara gidiyorum” dedi. Ömer “Ya Müslümanların işleri ne oluyor?” dedi. Ebu Bekir: “Ne yapayım ailemin rızkını nereden temin edeyim?” deyince Ömer (t) “Sana Beytülmaldan bir ödenek bağlayalım” dedi ve geri dönerek Beytülmaldan O’na ödenek bağlandı. İşte bu olay Halifenin ödenek alabileceğine delalet eden bir sahabe icmasıdır. Bu durum hem Halife hem Vali hem de amiller için aynıdır. Bu da mülkün sebeplerinden biridir. Bu bir ücret değildir ve ücretlinin alacağı ücret grubuna girmez. İşte mülk edinme sebeplerini oluşturan bu beş durum bunlardır. Mülk edinme sebeplerini oluşturan beş sebebe delalet eden deliller derin bir araştırma neticesinde tespit edilmiş olup, mülkün başka sebepleri yoktur. Bunlar mülk edinme hususunda Şari’nin iznidir. Bu beş sebepten başka sebepler ise mülkün çoğaltılması ile ilgili sebeplerdir. Ticaret, sanayi Ziraat gibi hususlar ise mülk edinmeye sebep değildir. Böylece bu maddenin delileri açıklanmış olmaktadır.   


[1] Ahmed b. Hanbel, Baki Müs. Mükessirin, 14310

[2] Buhari, K. Mezariat, 2167

[3] Ebu Davud, K. Harac, 2673

[4] Maide: 2

[5] Maide: 96

[6] Ebu Davud, K. Buyu’, 2890

[7] Talak: 6

[8] Nisa: 11

[9] Ahmed b. Hanbel, Baki Müs. Mükessirin, 7558

[10] Malik, K. Camia, 1413

[11] Buhari, K. Hibe, 2428

[12] Nisai, K. Vesayat, 3571

[13] Nisa: 92

[14] İbni Mace, K. Diyet, 2641

[15] Tirmizi, K. Diyet, 1311

[16] Nisa: 4

[17] Ahmed b. Hanbel, Müs. Şamiyyin, 16834

Diğerleri