MADDE-133: “Kamu mülkiyeti üç şeyde tahakkuk eder: a.) Toplumun yararına olan her şey; Şehirdeki meydanlar gibi, b.) Bitmeyen/tükenmeyen madenler; Petrol kaynakları gibi, c.) Tabiatı gereği mülkiyeti ferde ait olmayacak şeyler: Nehirler gibi.” Bu Maddenin delili yukarıda geçen 125. Maddenin delilidir. (c) fıkrasına ait delil ise kamuya ait yolların mülkiyeti hususunda sahabenin ortaklaşa hareketlerini gören Peygamberin,
MADDE-133: “Kamu mülkiyeti üç şeyde tahakkuk eder:
a.) Toplumun yararına olan her şey; Şehirdeki meydanlar gibi,
b.) Bitmeyen/tükenmeyen madenler; Petrol kaynakları gibi,
c.) Tabiatı gereği mülkiyeti ferde ait olmayacak şeyler: Nehirler gibi.”
Bu Maddenin delili yukarıda geçen 125. Maddenin delilidir.
(c) fıkrasına ait delil ise kamuya ait yolların mülkiyeti hususunda sahabenin ortaklaşa hareketlerini gören Peygamberin, bu hareketleri hoşgörü ile karşılamış olmasıdır. Ayrıca Peygamber (u)’in şu sözüdür:
مِنًى مُنَاخُ مَنْ سَبَقَ “Mina, ilk gelenlerin ikamet edecekleri yerdir.”[1]
Yani oraya kim önce gelirse orası onun olur. Mina Hicazda belli bir yer olup, bütün insanların malıdır. Kim önce gelip oraya yerleşirse orası onundur.
(b) fıkrasına gelince: Bunun delili; Amr b. Kays el-Me’rabi’den rivayet edildiğine göre Amr diyor ki: “Me’rib denilen yerdeki tuz madeninin bana verilmesini Peygamberden istedim. O da orayı bana verdi. Bundan haberdar olanlar; “Ya Rasulullah orası tükenmez bir madendir dediler. Bunun üzerine Peygamber (u): O halde orayı sana vermeyeceğim dedi.”
Tükenmeyen su da aynen tükenmeyen tuz madeni mesabesindedir. Burada maksat tuz değil, madendir. Tabi ki tuz da bir madendir. Peygamber onu Amr b. Kays’a verdiği halde, sonradan onun bitmeyen bir maden olduğunu anlayınca geri almıştır. Ebu Ubeyde diyor ki Peygamber onu tükenmeyen bir maden olduğunu anlayınca ondan onu geri almıştır.” Çünkü Peygamber (u)’in yeşillik ateş ve su konusundaki sünneti budur. Bütün insanlar bu üç maddede ortaktırlar. Peygamber (u) bu üç maddeden birine tek bir kişinin sahip olup, diğerlerini mahrum bırakmasını istememiştir. binaenaleyh bitmeyen ve tükenmeyen, yani az bir kemmiyetle miktarı sınırlandırılmayan her maden, kamu mülkiyetidir. Buna ait delil ise ilgili hadistir.
(a) Fıkrasına gelince; bunun delili: şu hadisi şeriflerdir:
“İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Su, mera/otlak ve ateş.”
Başka bir hadiste ise şöyle burulur:
لا يُمْنَعْنَ الْمَاءُ وَالْكَلا وَالنَّارُ “Suya, ateşe ve otlak/mera engel olunamaz.”[2]
Bu hadis, toplumun ihtiyacı olanın men olunmayacağı, illetine yer veriyor. Rasul (u) Hayber ve Taif’de fertlerin suyu mülk edinmelerini mübah kılmıştır. Onlar ekin ve bostanlarını sulamak için bilfiil su mülkiyetini ellerinde bulundurmuşlardır. Eğer mutlak olarak suda bir ortaklık söz konusu olmuş olsaydı fertlerin onu mülk edinmelerine müsaade edilmezdi.
Peygamberin şu sözü: “İnsanlar üç şey de
ortaktırlar” ve
yine Peygamberin bazı insanları suyu mülk edinmelerine izin ve serbestiyet
vermesi ile su, mera ve ateş gibi maddelerde bütün toplumun ondan müstağni
kalmadığı ve cemaatın bütününü ilgilendiren bir öneme haiz oldukları zaman,
ortaklık illeti istinbat edilir. Bu illetten hareket ederek şehir meydanları,
korular, yayla ve meralar gibi bütün toplumun ihtiyacı olan şey kamu mülkiyeti olur. İşte kamu mülkiyetinin delilleri
bunlardır. Bu üç maddenin dışında bir şeyin kamu mülkiyeti olup olmayacağı
hususu tetkike bağlıdır. Kamu mülkiyetine delalet eden delilleri tetkik
ettiğimiz zaman sadece bu üç maddenin kamu mülkiyeti olduğu anlaşılır. İşte bu
maddenin delili böylece meydana çıkmış oluyor.
[1] Tirmizi, K. Hac, 807
[2] İbni Mace, K. Ahkam, 2464