MADDE-147: “Gümrük sınırlarında, gümrük vergisi olarak alınan mallar ile, devlet ve kamu mülklerinden elde edilen mallar ve mirasçısı olmayan kimsenin miras olarak bıraktıkları mallar Beytülmal gelirleri arasında itibar edilir. Bu mallar devlet hazinesine gelir kaydedilir.” Bununla ilgili deliller: Ömer’in; Dâr-ül harp halkının Müslüman tüccarlardan vergi olarak aldıkları miktar kadar harbilerden de vergi alınması ile ilgili
MADDE-147: “Gümrük sınırlarında, gümrük vergisi olarak alınan mallar ile, devlet ve kamu mülklerinden elde edilen mallar ve mirasçısı olmayan kimsenin miras olarak bıraktıkları mallar Beytülmal gelirleri arasında itibar edilir. Bu mallar devlet hazinesine gelir kaydedilir.”
Bununla ilgili deliller: Ömer’in; Dâr-ül harp halkının Müslüman tüccarlardan vergi olarak aldıkları miktar kadar harbilerden de vergi alınması ile ilgili emirleridir. Ebu Mecaz Lahik b. Hamid’in rivayetine göre; Dâr-ül Harb tüccarları, bize geldikleri, bize mal getirdikleri ve bizim ülkemize ticarete geldikleri zaman, nasıl bir vergi alalım diye Halife’ye sorduklarında; Ömer; “Siz onlara gittiğiniz ve mal ihraç ettiğiniz zaman, onlar sizden nasıl alırlar? dedi. Müslüman tüccarlar: Onlar bizden malımızın onda birini alırlar, dediler. Bunun üzerine Ömer: Bunun gibi siz de onlardan onda bir alın, dedi.”
Ziyad b. Hadir’den rivayet edildiğine göre: “Biz ne bir Müslümandan ne de bizimle ahidleşmiş olan bir gayri müslimden herhangi bir şekilde öşür almazdık. Ömer: Siz kimden onda bir vergi alıyorsunuz? dedi. Ziyad: Bizimle harb durumunda bulunan, kafir olanlardan onda bir vergi alıyoruz, Çünkü onlar da bizden alıyorlar” dedi.
Bu delil, devletin tebaası olmayan kimselerden alınan gümrük gelirlerinin Beytülmala vergi itibar edildiğini ifade eden bir delildir. Bu husus vergilere aittir.
Kamu mülkiyetinden elde edilen mallara gelince; bu konuda, bütün Müslümanların maslahatını gözetmek hususunda; Halife Müslümanların vekilidir. Kamu mülkiyetine ait mallardan bütün Müslümanlar istifade edebilirler. Mesela, nehir suları ve kuyu suları gibi mallarda, Müslümanlar nasıl isterlerse, öyle istifade edebilecekleri hususu serbest bırakılır. Eğer, kamuya ait mallardan, bir kısım kimseler istifade edebilecek, bir kısmı edemeyecek niteliğini taşıyan neviden bir mal ise, mesela; bir demir madeni gibi; bundan güçlü olanlar istifade edebildikleri halde, aciz olanlar, bu madeni ne işletebilirler ne de istifade edebilirler. Böyle bir durumda, bütün Müslümanların onun gelirinden istifade edebilmeleri için, bizzat Halife, bu maddenin idaresini ve onun çıkarılmasını deruhte eder. Bu mallar da Beytülmala gelir kaydedilerek oraya konur. Bizzat Halifenin kendisi bu gibi madenlere bakar. Ancak; bunların harcanması Halife’nin rey ve içtihadına bağlı değildir. İstediği gibi, her yerde Halife bu nevi malları harcayamaz. çünkü bu mallar bütün Müslümanlara aittir; böylesi mallarda, Halife’nin reyi infak konusunda gerekli eşitliğin yapılıp yapılmadığı hususunda söz konusu olabilir. Yoksa; kime harcamak konusunda, Halife’nin reyi yoktur. Çünkü bu, devletin mülkiyetinden olan bir gelir değildir.
Hiç bir varisi olmayan mallar ise bunlar, doğrudan doğruya Beytülmala konur. Eğer sonradan bir mirasçı çıkarsa ona verilir. Çıkmazsa Beytülmala mülk kaydedilir. Çünkü, Beytülmal varisi olmayanların mirasçısıdır. Zira; Müslümanlar, varisi bulunmayan kimsenin mirasını Rasul (u)’e getirip veriyorlardı; O da, onun bir akrabası olup olmadığını sorardı. Daha sonra o malı uygun gördüğü kimselere vermek için emir verirdi. Bu da delalet ediyor ki varisi olmayan mallar Beytülmala gelir kaydedilen mallardandır.