MADDE – 154

MADDE-154: “Devlet aşağıda belirtildiği şekilde tebaadan her ferdin lüks ve kemaliyet nevinden olan ihtiyaçlarını karşılama imkanını hazırlar ve toplumda geçim dengesini temine çalışır. 1. Beytülmal’da malik bulunduğu ganimet ve benzeri menkul ve gayri menkul nevinden olan maldan tebaasına verir. 2. Yeterli arazisi olmayan kimseye, mamur hale getirilmiş yerlerden yeterli arazi verir. Fakat arazileri olup da

MADDE-154: “Devlet aşağıda belirtildiği şekilde tebaadan her ferdin lüks ve kemaliyet nevinden olan ihtiyaçlarını karşılama imkanını hazırlar ve toplumda geçim dengesini temine çalışır.

1. Beytülmal’da malik bulunduğu ganimet ve benzeri menkul ve gayri menkul nevinden olan maldan tebaasına verir.

2. Yeterli arazisi olmayan kimseye, mamur hale getirilmiş yerlerden yeterli arazi verir. Fakat arazileri olup da onu işletemeyen ve değerlendirmeyen kimselere arazi vermez. Parasızlıktan ve imkansızlıktan ziraat yapamayanlara ziraat yapabilmeleri için mal ve para verir.

3. Borcunu veremeyen kimselere, borçlarını vermeleri için zekattan ve ganimet ve benzer kaynaklardan yardım yapar.

4. Gerek gelir dağılımını dengelemek, gerekse kemaliyet nevinden olan, bir takım imkanları sağlamak için muhtaç ve muhtaç olmayanlara kamu mülkiyeti olan mallardan verir.”

İlgili maddenin birinci fıkrasına ait delili:

Allah (Y)’nın Beni Nadir mallarının harcanmasını Peygambere vermesiyle peygamberin onu istediği yere harcama yetkisine sahip olmuş olmasıdır. Bu yetkiye dayanarak Rasul (u) Beni Nadir’e ait bu malın hepsini Ensardan iki fakir ile Muhacirlerden başkasına vermemiştir. Halbuki Beni Nadir Kabilesinin malı ganimet idi. Harac gibi sabit gelirlerin hepsinin idaresi ve harcamasını Şeriat Halifenin idare ve içtihadına bırakmıştır.

Ancak harcanacak yerleri bir nass tarafından açıklanmış bulunan yerlerde Halife kendi rey ve içtihadına göre hareket edemez. Zekat masrafları bu nevidendir. Halife, zekatı ancak nassın belirttiği yerlere harcayabilir. Bu husus ancak sabit gelirler içindir. Fakat Müslümanlardan alınıp toplanan vergilerde Halife istediği gibi hareket edemez. Çünkü Nass ganimetle ilgilidir. Buna, sabit gelirli mallar da kıyaslanır.

İkinci fıkraya gelince; bunun delili: Rasul (u)’in araziyi bir takım kimselere bir devlet reisi olarak vermiş bulunmasından dolayı onun fiilidir. İbni Ömer’den rivayet edildiğine göre: “Rasul (u) Zübeyr’e arazi verdi. Zübeyr atını hazırladı ve üzerine bindi, atı duruncaya kadar koşturduktan sonra, okunu attı; ve Rasul (u);   Okun düştüğü yere kadar kısmı ona verin dedi.”

Amr b. Haris diyor ki: “Rasul (u) Medine’de bana bir ok ile bir ev yeri çizdi ve daha fazla çizerim dedi.”

Vail b. Hacer diyor ki; “Rasul (u) bana Hadaramevt denilen yerden bir yer verdi, ayrıca bana verdiği yerin tayin ve tanzimi için Muaviye’yi görevlendirdi.”

Yine, Temimi Dari, bir gün Peygamber (u)’e gelerek: “Ya Rasulullah, bana Şam’da bulunan Uyunu’l Beled denilen yeri ver, dedi. Oraya Halil şehri de deniliyordu. Peygamber (u) o yeri ona verdi.”

Yine bu hususla ilgili bir delil de Ömer’in kendi arazilerine katıp ekmeleri için Irak’lı çiftçilere Beytülmaldan arazi vermesidir. Ashabın bu hareketi görüp susmuş olmasından bir icmaa meydana gelmiştir.

Üçüncü fıkraya ait delile gelince: Allah (Y) zekat malından ona ait farziyeti “borçlulara” ifadesi ile belirtmiştir. Rasul (u)’de şöyle demiştir:

أَنَا أَوْلَى بِكُلِّ مُؤْمِنٍ مِنْ نَفْسِهِ مَنْ تَرَكَ دَيْنًا فَعَلَيَّ وَمَنْ تَرَكَ مَالا فَلِوَرَثَتِهِ “Ben, her mümine, nefsinden daha yakınım ve varisiyim. Bir borç bırakarak ölen kimsenin borcu bana aittir. Bir mal bırakana da varis ben olurum.”[1]

Şeriat, ganimet malının infakını İmam’ın rey ve içtihadına bırakmıştır. Borç ödeme de bu konuya girer.

Dördüncü fıkraya ait delile gelince: Rasul (u)’in şu sözüdür:

الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلاثٍ فِي الْكَلا وَالْمَاءِ وَالنَّارِ “Müslümanlar üç maddede ortaktırlar; su mera ve ateş.”[2]

Bu söz, belirtilen kamu mülkiyetinin bütün Müslümanların malı olduğuna delalet eder. Muhtaç olsun olmasın İmam bunu, bütün Müslümanlara verir. Bu mallar bütün Müslümanların olduğu için ayrıca harcanması imamın rey ve içtihadına bırakılmış değildir. Onun için kamu mülkiyeti olan mallar tek bir fona konur. Çünkü ancak harcanması ve sarfı İmam’ın rey ve içtihadına bırakılan sabit gelirler -cizye, harac, ganimet ve Müslümanlardan alınan vergilerin hepsi- devlet mülkiyeti kavramı içerisine girer. Fakat, mülkiyeti bütün Müslümanlara ait olan kamu malları ise muhtaç olsun olmasın, bütün Müslümanlara dağıtılır. Ancak herkese aynı eşitlik içerisinde mal verilmesi şart değildir. Bu iş İmam’ın içtihadına ve reyine bırakılmıştır. Yani dağıtıma işi değil, dağıtılacak miktar, İmam’ın içtihadına bırakılmıştır. Mesela; Ebu Bekir (t) içtihadına dayanarak kamu mülkiyetine giren malları halka müsavi olarak dağıtmıştır; Ömer (t) ise; yine kendi içtihadına dayanarak bir kısmına fazla bir kısmına eksik vermiştir. Her iki Halife’nin içtihadı, taklid edilmesi doğru olan şer’î bir hükümdür. Zira kamu mülkiyetine dahil herhangi bir malı mesela; suyu herkes kendi ihtiyacı kadar alır. Bunun gibi yerlerde eşitlik yapılmaz. Bu konuda, Halife isterse eşit bir şekilde dağıtır, isterse bir kısım insana fazla bir kısmına eksik olarak verebilir. Fakat kamu mülkiyetine dahil bir malın sarfı imamın içtihadına bırakılmamıştır. Onun sarfı şeriatla tayin edilmiştir. O, bütün Müslümanlara ait bir maldır. Halife, bu nevi maldan bazı kimselere verip, bir kısmına vermemezlik edemez. Halife, her Müslümanın bu maldan bir hak almak imkanı ve fırsatını tanımalıdır. İmam’ın bu konudaki ictihadı ve reyi ancak onu eşit veya eşit olmamak üzere dağıtmaktan ibarettir.


[1] Nesei, K. Cenaiz, 1936

[2] Ebu Davud, K. Buyu’, 3016

Diğerleri