MADDE-162: “Devlet; kendisiyle bağımsız olacağı ve bağımsızlığını simgeleyeceği özel para basar. Bu paranın bir yabancı paraya bağlı olması caiz değildir.” Birinci cümleye ait delil: Peygamber (u)’in halkın ve tebaanın işleriyle ilgili olarak imama verdiği yetkidir. Nitekim şöyle buyurmuştur: الامَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İmam da bir çobandır ve tebaasından sorumludur.”[1] Halka ait işlerden biri
MADDE-162: “Devlet; kendisiyle bağımsız olacağı ve bağımsızlığını simgeleyeceği özel para basar. Bu paranın bir yabancı paraya bağlı olması caiz değildir.”
Birinci cümleye ait delil: Peygamber (u)’in halkın ve tebaanın işleriyle ilgili olarak imama verdiği yetkidir. Nitekim şöyle buyurmuştur:
الامَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İmam da bir çobandır ve tebaasından sorumludur.”[1]
Halka ait işlerden biri de mübah olan bir takım işleri nizama ve düzene sokmaktır. Bu mübah olan işlerden biri de devlete ait özel paralar çıkartmaktır. Devlet kendisi için özel para çıkartabileceği gibi çıkartmayabilir de. Çünkü Rasul (u) belirli nitelikleri haiz muayyen herhangi bir para çıkartmamıştır. Onun zamanında devletin muayyen bir parası yoktu. Bu durum onun bütün hayatı boyunca devam ettiği gibi Raşid Halifeler devrinde de devam etmiştir. Aynı durum Emevi Devletinin ilk zamanlarına kadar da mevcuttu. Daha sonra Mervan oğlu Abdulmelik gelince halkın muamele ve alış-verişlerde kullandığı işlenmiş ve işlenmemiş altın ve gümüşü İslâm Devleti’nin darphanesinde değişmeyen belli ağırlıklı paralar olarak şekillendirmeye ve işlemeye karar verdi. Abdulmelik gümüşten dirhemleri, altından da dinarları bastırdı. İşte bu tarihten itibaren, İslâm Devleti’nin kendisine has hem dirhemleri hem de basılmış olarak dinarları piyasaya çıkmaya başlamıştır. Daha önce böyle bir şey yoktu. Bundan dolayı, para basmak ve çıkartmak devlet üzerine vacib değil mübah niteliği taşır. Ancak beldelerin ekonomisini zayi olmaktan korumak ve onu düşmanların sömürgesinden kurtarmak için para basmaya ihtiyaç duyulursa, o takdirde: “Ancak vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vacibtir” şer’î kaidesiyle amel ederek para basmak vacib olur.
İlgili maddenin ikinci cümlesi: Bunun haram olduğuna dair delil; devletin parasının başka bir devletin
parasına bağlı olması, devletin maliyesini kafir devletlerden herhangi birine
tabi kılmayı gerektirir. Bu husus bir zamanlar Irak parasının İngiliz
Sterlinine tabi kılınmasında görülmüştür. Böyle bir durumda İslâm devletinin ekonomisi,
kafir devletlerin merhametine bırakılmış olur ki her ikisi de haramdır. Şer’î
bir kaide olan: “Harama vesile olan
şey de haramdır” prensibine göre, böyle bir mali bağımlılık İslâm Devleti için hiçbir
zaman helal olmaz.
[1] Buhari, K. İstikrad, 2232