MADDE-164: “İslâm Devleti bankaların açılmasını kesin olarak men eder. Ancak; faizle ilgisi olmayan ve böyle işlemlerde bulunmayan, Beytülmal’ın bir ünitesi durumunda banka bulunabilir. Bu banka; şer’î hükümlere göre borç para verme işleri ile mali ve nakdi muamelelerin kolaylaştırılmasını icra eder.” Bankanın başlıca üç görevi vardır. 1) Senet ve teminat mektupları gibi faiz işlemleri, 2) Çek
MADDE-164: “İslâm Devleti bankaların açılmasını kesin olarak men eder. Ancak; faizle ilgisi olmayan ve böyle işlemlerde bulunmayan, Beytülmal’ın bir ünitesi durumunda banka bulunabilir. Bu banka; şer’î hükümlere göre borç para verme işleri ile mali ve nakdi muamelelerin kolaylaştırılmasını icra eder.”
Bankanın başlıca üç görevi vardır.
1) Senet ve teminat mektupları gibi faiz işlemleri,
2) Çek gibi tahvil muameleleri,
3) Emanetlerle ilgili muameleler.
Tahvil ve emanetlerle ilgili muameleler şeran caizdir. Bu işlemlerle ilgili delil havale ve emanet hakkındaki delildir. Bir Müslüman; tahvil ve emanetlerle meşgul olacak bir banka açabileceği gibi sarf muameleleri gibi işlerle iştigal eden benzeri bankalar da açabilir; Şeran caizdir, konusu bu olan bir bankanın açılması haram olmaz. Haram olan; faizle uğraşan, muamele ve çalışması faize dayanan bankalardır. Fakat, tahvil ve emanet işlemleriyle meşgul olan bankalar, büyük kazançlar getirmezler; başka bir ifade ile, bunların kazancı, ancak mahalli sarraflık nevine benzeyen küçük yerler açmağa kafi gelir. Zaten, bunların sahip oldukları miktar, banka açmağa kafi gelecek meblağda olmadığı için, bu miktar ile banka açmak mümkün olmaz. Çünkü, tahvil ve emanet gelirleriyle kambiyo muamelelerinden elde edilen gelirler, faiz gelirleri yanında pek cılız ve az olur. Büyük gelirler, faiz muameleleri konusunda işletilen sermayelerden elde edilen gelirlerdir. Parayı işleterek büyük kazançlar elde eden bu kuruluşlardır. Bunun için, gerek sarf ile ilgili gerekse emanet ve havalelerle ilgili kazançlar, bugün dünyada mevcut banka anane ve anlamı içerisinde böyle bir kurumun kazancının kafi gelmesi mümkün değildir. Ancak kazancı az, çalışma sahaları sınırlı küçük olan müesseseler, böyle kambiyo ve sarraf merkezleri kurabilirler. Bu ise, bugünkü anlamıyla banka tabiri altına girmez. Banka ifadesi bu gibi yerlere teşmil edilmez. Bir banka açmak, büyük bir parayı gerektireceğinden, bu da ancak faiz ile çalışan banka ve sarf yerlerinin aracılığı ile açılabilir. Bunlar, faizle çalışan merkezlerdir. Faiz ise Kur’an’ın kesin nassı ile haram kılınmıştır. Nitekim, Allah (Y);وَحَرَّمَ الرِّبَا “Ve ribayı haram kıldı” buyurur. Bunun için, çağımızda bilinen anlamı ile bir banka açmak kesin olarak haram kılınmıştır.
Ancak Rasul (u) hadisi şerifi ile borç vermek kesin olarak mübah kılınmıştır. Nitekim şöyle demiştir:
مَا مِنْ مُسْلِمٍ يُقْرِضُ مُسْلِمًا قَرْضًا مَرَّتَيْنِ إِلا كَانَ كَصَدَقَتِهَا مَرَّةً “Bir Müslümana iki kere borç veren kimse bir defa sadaka vermiş gibidir.”[1]
Yine Enes’ten rivayet edilen bir hadiste Rasul (u) şöyle demiştir:
رَأَيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ مَكْتُوبًا الصَّدَقَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا وَالْقَرْضُ بِثَمَانِيَةَ عَشَرَ فَقُلْتُ يَا جِبْرِيلُ مَا بَالُ الْقَرْضِ أَفْضَلُ مِنَ الصَّدَقَةِ قَالَ لانَّ السَّائِلَ يَسْأَلُ وَعِنْدَهُ وَالْمُسْتَقْرِضُ لا يَسْتَقْرِضُ إِلا مِنْ حَاجَةٍ “Gece yolculuğum sırasında (Mirac Gecesinde) cennet kapısının üzerinde, sadaka on misliyle borç verme ise on sekiz misliyle karşılık bulur diye yazılı olduğunu gördüm. Bunun üzerine Ya Cebrail borç verme nasıl sadakadan daha üstün oluyor dedim. Cebrail: dilenen kimse, yanında imkanı olsa da yine dilenebilir, fakat borç isteyen kimse, onu ancak bir ihtiyacından dolayı ister, buyurmuştur.”[2]
Yine, bilindiği gibi, emanet alıp vermek mübahtır. Çünkü Allahu Teâla şöyle emrediyor:
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الامَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا “Şüphesiz Allah emanetleri, emanet sahiplerine vermenizi size emrediyor.”[3]
Başka bir ayette ise; şöyle dedi:
فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ “Eğer bir birinizden emanet alırsanız kendisine emanet edilen kimse, onun emanetini versin.”[4]
Ayrıca Rasul (u) şöyle demiştir:
أَدِّ الامَانَةَ إِلَى مَنِ ائْتَمَنَكَ ولا تَخُنْ مَنْ خَانَكَ “Sana emanet bırakana emaneti ver. Sana ihanet edene sen ihanet etme.”[5]
Yine rivayet edildiğine göre Peygamber (u)’in yanında birçok emanetler vardı. Mekke’den Medine’ye hicret etmek istediği zaman,on emaneti Ümmü Eymen’nin yanına bıraktı ve Ali’ye o emanetleri sahiplerine vermesini emretti.
Havale muamelesi de İslâm’da mübah olan muamelelerdendir. Nitekim Rasul (u); şöyle demiştir:
مَطْلُ الْغَنِيِّ ظُلْمٌ وَإِذَا أُتْبِعَ أَحَدُكُمْ عَلَى مَلِيءٍ فَلْيَتْبَعْ “Zenginin borcunu vermeyip uzatması bir zulümdür. Birinize bir mühlet verilirse ona tabi olsun.”[6]
Başka bir lafızda; وَمَنْ أُحِيلَ عَلَى مَلِيءٍ فَلْيَحْتَلْ “Kim mühlet ile hakkı havale edilirse onu kabul etsin.”[7]
Bankanın yerine getirdiği bu üç muamele şeran
caizdir. Haram kılınan şey; verilen borç para karşılığında faiz almaktır.
Bilinen bankalar faiz almadıkça ne açılabilirler ne de çalışabilirler. Bunun
için faizsiz bankaların sayısını çoğaltmak ve insanların faydasına sunmak
lazımdır; o zaman faizsiz olan bu kurumlar insanların menfaatlerine sunulmuş
olacaktır. Bundan dolayı, devletin Beytülmal’a bağlı olarak onun bir ünitesi
için birtakım bankalar açması lazımdır. Çünkü, bu hususlar da yine imamın rey
ve içtihadına göre idare ile ilgili işler olup mübah olan işlerdir. Bu, halkın
menfaat ve yararını gerçekleştirecek bankaların devlet tarafından açılmasını
gerekli kılan bir delil olmuştur.
[1] İbni Mace, K. Ahkam, 2421
[2] İbni Mace, K. Ahkam, 2422
[3] Nisa: 58
[4] Bakara: 283
[5] Tirmizi, K. Buyu’, 1185
[6] Nesei, K. Buyu’, 3612
[7] Ahmed b. Hanbel, Müs. Mükessirin, 9594