• MADDE – 165

    MADDE – 165

    MADDE-165: “İslâm Devleti ile diğer devletler arasında döviz alış verişi, kendi paraları arasındaki sarf gibi caizdir. Devletler arası döviz bozdurmalarda, iki değişik cins para arasında, peşin olmak şartıyla aralarında birisinin fazla olması caizdir. Veresiye döviz bozdurma esnasında birisinin değerinin fazla olması caiz değildir. İki cins para değişkenleri korunduğu müddetçe, herhangi bir kayıt olmaksızın para bozdurma

    DEVAMI
  • MADDE – 164

    MADDE – 164

    MADDE-164: “İslâm Devleti bankaların açılmasını kesin olarak men eder. Ancak; faizle ilgisi olmayan ve böyle işlemlerde bulunmayan, Beytülmal’ın bir ünitesi durumunda banka bulunabilir. Bu banka; şer’î hükümlere göre borç para verme işleri ile mali ve nakdi muamelelerin kolaylaştırılmasını icra eder.” Bankanın başlıca üç görevi vardır. 1) Senet ve teminat mektupları gibi faiz işlemleri, 2) Çek

    DEVAMI
  • MADDE – 163

    MADDE – 163

    MADDE-163: “Devletin parası; basılmış veya basılmamış da olsa altın veya gümüştür. Bunların dışındaki herhangi bir parayı devlet yürürlüğe koyamaz. Ancak devlet hazinesinde, karşılığında altın ve gümüş bulunmak şartıyla altın ve gümüş yerine başka bir şey çıkarabilir. Karşılığında altın ve gümüş bulunmak şartıyla devlet kendi namına bakır, bronz veya kağıt para çıkarabilir.” İslâm, gerek alış-veriş, gerekse

    DEVAMI
  • MADDE – 162

    MADDE – 162

    MADDE-162: “Devlet; kendisiyle bağımsız olacağı ve bağımsızlığını simgeleyeceği özel para basar. Bu paranın bir yabancı paraya bağlı olması caiz değildir.” Birinci cümleye ait delil: Peygamber (u)’in halkın ve tebaanın işleriyle ilgili olarak imama verdiği yetkidir. Nitekim şöyle buyurmuştur: الامَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İmam da bir çobandır ve tebaasından sorumludur.”[1] Halka ait işlerden biri

    DEVAMI
  • MADDE – 161

    MADDE – 161

    MADDE-161: “İslâm beldelerinde yabancı sermayenin istismar ve istiğlâlı engellendiği gibi, herhangi bir yabancıya birtakım imtiyazların verilmesi de engellenir.” İlgili maddede İSTİSMAR ve İSTİĞLÂL  kelimeleri yine batı kaynaklı ıstılahlardır. “İstismar” kelimesinin manası: Sermayenin kendi kendine kazanç üretmesidir. Bunu da faizle elde ediyor. “İstiğlâl” kelimesinin manası ise; sermayeyi sanat, ziraat veya ticaret sahalarında işletmektir. Bu ifadenin mefhumundan

    DEVAMI
  • MADDE – 160

    MADDE – 160

    MADDE-160: “Devlet, herkese bedava olarak sağlık hizmetlerini götürür. Fakat doktorların özel muayenehane açmalarını ve ilaçların para ile satılmasını men etmez.” Tıp, tüm insanlığın onsuz kalamayacağı zaruret ve maslahatlardandır; Nitekim Rasul (u) tedavi ile emretmiştir. Usame b. Şerik’ten rivayet edildiğine göre: “Bir bedevi Peygambere gelerek ya Rasulullah doktora gidip tedavi olalım mı? Dedi. Rasul (u) dedi

    DEVAMI
  • MADDE – 159

    MADDE – 159

    MADDE-159: “Devlet; ümmet veya devlete kesin olarak zararı dokunacak olan birtakım maddeler üreten laboratuarların mülkiyetini ve fertlerin böyle yerleri mülk edinmelerini yasaklar.” Böyle yerlerin haram olduğuna dair şer’î nass varid olmuştur. Bu husus ile ilgili şer’î kaide şudur. “Aslı mübah olan bir şeyin bireylerinden herhangi birisi bir zarar meydana getiriyorsa o şeyin aslı mübah kalmak

    DEVAMI
  • MADDE – 158

    MADDE – 158

    MADDE-158: “İslâm devleti tabiiyetini taşıyan herkes, hayatın her çeşit sahalarını ilgilendiren alanlarda ilmi laboratuarlar kurma hakkına sahiptir. Ayrıca, devletin bu nevi laboratuarların kurulması hususunda bir mecburiyeti vardır.” İlmi laboratuarlar insanın öğrenmek mecburiyetinde olduğu sahanın dışında değildir. Allah (Y): اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ “Yaratan Rabbının ismiyle oku.”[1] emriyle ilmi mutlak olarak mübah kılmıştır. Yine başka

    DEVAMI
  • MADDE – 157

    MADDE – 157

    MADDE-157: “Dış ticaret, malın bulunduğu yere göre değil, ticaret yapan tüccarın tabiiyetine göre değerlendirilir. İslâm devletiyle savaş halinde olan devletin tüccarları ticaretten men olunur. Bunların bizim beldelerimizde ticaret yapmaları özel bir izin olmadıkça yasaklanır. Müahid, yani İslâm devletiyle bir anlaşması bulunan devletlerin tüccarları bizimle onlar arasındaki anlaşmaya göre muamele görür. İslâm devleti tebaası olan tüccarlar.

    DEVAMI