Çözüm Hilafettir!

M. Yusuf Seleme’nin Kaleminden – Almanya “Müslüman İnteraktiv” grubunun 27 Nisan’da Hamburg’da düzenlediği gösteride “Çözüm Hilafettir” yazılı pankartlar açıldı.Gösteri sırasında yapılan konuşmalarda, İslam beldelerindeki toplumsal sorunlara çözüm olarak Hilafetin kurulması çağrısında bulunuldu. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Weiser gösterinin ardından Alman medya ağlarına verdiği röportajda şunları söyledi: “Hilafet Devleti’nde yaşamak ve bu şekilde taş devrine dönmek

M. Yusuf Seleme’nin Kaleminden – Almanya

“Müslüman İnteraktiv” grubunun 27 Nisan’da Hamburg’da düzenlediği gösteride “Çözüm Hilafettir” yazılı pankartlar açıldı.Gösteri sırasında yapılan konuşmalarda, İslam beldelerindeki toplumsal sorunlara çözüm olarak Hilafetin kurulması çağrısında bulunuldu.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Weiser gösterinin ardından Alman medya ağlarına verdiği röportajda şunları söyledi: “Hilafet Devleti’nde yaşamak ve bu şekilde taş devrine dönmek isteyenler, Alman bakış açısına muhalefet ediyorlar.” Ve şöyle ekledi: “İstihbarat gözetiminden kapsamlı soruşturmalara kadar elimizdeki tüm araçları kullanıyoruz.” Weiser şunu da vurguladı: “Hamburg’daki gösteri sırasında Hilafet hayalleri kuranlar, aynı şekilde güvenlik yetkililerinin gözü önündeydiler.” Ve şöyle dedi: “Ancak anayasal devletimizde, yüksek yasal gereklilikler karşılanmadıkça bu tür grupları yasaklamamız mümkün değildir.” Nitekim yetkililer gösteriye izin verilmesi için, cinsiyet ayrımı yapılmaması, Hilafet çağrısında bulunan sloganların atılmaması, Hilafet bayrağının kaldırılmaması, Yahudi devletinin kınanmaması veya Yahudi karşıtı sloganlar atılmaması gibi katı şartlar dayattılar. Zira Bakan şu açıklamada bulundu: “Bu kısıtlamalar, Almanya‘da gerek Hilafetin kurulmasına yönelik kışkırtma gerekse gösteri sırasında Yahudilere yönelik kışkırtma durumunda, anında ve kesin müdahaleye imkan sağlıyor.”

Siyasi çevrelerin ve medyanın, ister İslami sloganlar atsınlar, isterse Gazze ve Batı Şeria’daki Yahudilerin eylemlerini ve Yahudi askerlerin gözetimsiz ve hesapsız bir şekilde gerçekleştirdiği katliamları kınayan başka sloganlar atsınlar göstericilere yönelik kışkırtması ilk kez olmuyor. Alman yetkililer de aynı gerekçeleri kullanıyor ve aynı argümanları sunuyorlar; oysa bunlar, asılları itibariyle ifade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü ve fikir özgürlüğü ilkeleriyle çelişen gerekçe ve bahanelerdir; zira mesele ideolojik fikri çatışmayla ilgili olduğunda bunların hepsi duvarın arkasına atılıyor. Bu yüzden politikacılar, otorite sahipleri ve onları takip eden medya, hızla anti-semitizm suçlamalarının düzenlenmesine başvuruyorlar ve bunu da, örneğin özellikle Hilafet davetçileri olmak üzere aydın bir düşünceyi taşıyanlar gibi kendi ilkelerine, nüfuzlarına ve çıkarlarına yönelik bir tehdit hissettikleri kişilere yapıştırıyorlar; hatta aşırılıkları kanıtlanmış olsa bile sırf Yahudi varlığının ve Yahudi figürlerini eleştirilmesi bile, anti-semitizm ve Yahudilere karşı bir kışkırtma sayılıyor.

Nitekim daha önce 2003 yılında Alman yetkililer, aynı gerekçelerden dolayı Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini yasaklamış ve bunun için, hakkın sesini kısma ve yozlaşmış bakış açısının ve hastalıklı yaşam tarzının yanlışlığını ortaya çıkaran düşünceyle mücadele etme arzularına uygun olarak ayrıntılı ve formüle edilmiş özel bir yasa çıkarmıştı. Bakanın bugün, arzu ve çıkara göre düzenlenip değiştirilen kanun ve anayasa olarak adlandırdığı şey işte budur; bir de bunun ardından onun bir hukuk devleti olduğu söyleniyor!

Ancak bu yasak, tarih boyunca ve yeryüzünün dört bir tarafındaki hak davetçileri için yeni bir şey değildir; zira Allah’ın Kitabı’nda, davet taşıyıcıları için hakkın her zaman çıkar ve nüfuz sahibi olanlarla savaştığını beyan etmek için haklarında ayetlerin nazil olduğu peygamberlerin (Aleyhimusselam) siretlerinden kesitler bunun delilleridir. Nitekim Firavun, Nemrut, Ebu Leheb ve Ebu Cehil bizden uzak değildir. Örneğin Allah Azze ve Celle, Firavun’un lisanı üzere gelen şeyler hakkında şöyle buyurmuştur: فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ * إِنَّ هَؤُلاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ * وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ * وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ“Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattir.Fakat bize karşı nefretle doludurlar.Biz de kuşkusuz tedbirli, tek vücut bir topluluğuz (dedi).” [Şuara 53-54-55-56]

Davetçilerin takip edilmesini ve onların engellenmesini meşrulaştırmak için asılsız suçlamalarda ve terörizm ve aşırılık iddiasında bulunmak, despotların alışkanlıklarıdır; ancak bu, Allah’ın yardımı gelinceye kadar davetçilerin davetlerine devam etmelerine engel olamamıştır.

Bu, sadece dini hayattan ayıran ritüeller ve ibadetler için değil, İslam’ı bir ideoloji, yaşam tarzı ve siyasi bir fikir olarak taşıyan aydın düşünce taşıyıcıları için durum böyledir; zira onlar, aydın düşünceleriyle Batı’nın fikir ve ilkeleriyle mücadele ediyorlar. Batı’nın ve onun İslam ülkelerindeki kuyruklarının, İslam’ın getirmiş olduğu apaçık hak ile yüzleşmeleri imkânsız olan ideolojilerinin kusurlarının ve fikirlerinin kırılganlığının ifşa olmasından korktukları için partiyi yasaklamak ve davet taşıyıcılarını takip etmek için acele etmelerine neden olan şey işte budur.

Nitekim Allah Azze ve Celle, bu çatışmayı vasfederken şöyle buyurmuştur: بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ ۚ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ “Bilakis biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, batıl yok olup gitmiştir. (Allah’a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!” [Enbiya 18]

Zalimlerin yanlışlarında ısrar etmelerinin yanı sıra anayasa ve kanunlarını ihlal etmelerine neden olan şey, “Çözüm Hilafettir” davetinin, sadece Filistin sorununun ve Müslüman ülkelerdeki zulüm sorununun çözümü anlamına gelmediğini, aksine bunun tüm insanlığın sorunlarını çözmeye yönelik küresel bir davet olduğunu bilmeleridir. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Tevbe 33]

Onların kılıçlarını çekmelerine ve askerlerini davet taşıyıcılarının başlarına musallat etmelerine neden olan şey, bu davetin küresel olarak yayıldığına, halkaların Raşidi Hilafet ile İslami yönetimin geri dönüşünü istemelerine ve artık halkları, benzetmeye çalıştıkları veya köhnemiş laik elbiseyle tahrif ettikleri şeylerin ya da yozlaşmış demokratik çarpıklığın aldatamayacağına tanık olmalarıdır.

Son olarak bugün İslam ümmeti, bir yol ayrımındadır; zira artık onun için yüz yıl önce devletinin yıkılmasından bu yana kendisine yapılan zulüm açığa çıkmış, kendi zayıflığının nedenlerini idrak etmiş, milletlerin üzerine üşüştüklerine tanık olmuş ve yöneticilerinin kafirlerle olan işbirliklerini de hissetmiştir. Dolayısıyla bugün ümmet, hakkı desteklemeye davet etmekte ve otoritesinin yeniden tesis edilmesini talep etmektedir; bu da ancak Raşid bir Halife’ye biat ederek Allah’ın Kitabı’na ve Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam’ın sünnetine geri dönmekle olacaktır. Böylece şöyle buyuran Allah Subhanehu’nun yardımını hak edeceklerdir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7]

Kaynak: El-Raye Gazetesi-495. Sayı-15/05/2024

Diğerleri