Filistin Kınama ve Eleştiriyle Kurtarılamaz Bilakis Müslümanların Ordularıyla Kurtarılır; O halde Ordular İcabet Edecekler mi?

“Sanki Rusya’nın Karadeniz’deki filosu harekete geçmiş gibi bir tepki verdi.” İtalyan gazetelerinden biri bu ifadeyle, sapkın devlet Fransa’nın Efendimiz Muhammed Aleyhi Efdalu’s Salatu ve’s Selam’ın konumuna hakaret eden bir tiyatro sergilemek istediğinde Sultan İkinci Abdulhamid Rahımehullah’ın sergilediği tutumunu nitelendirmiştir. Peki bugünkü yöneticilerin, mübarek toprakların dört bir yanını ifsat eden ve gece gündüz Mescid-i Aksa’ya baskınlar

“Sanki Rusya’nın Karadeniz’deki filosu harekete geçmiş gibi bir tepki verdi.” İtalyan gazetelerinden biri bu ifadeyle, sapkın devlet Fransa’nın Efendimiz Muhammed Aleyhi Efdalu’s Salatu ve’s Selam’ın konumuna hakaret eden bir tiyatro sergilemek istediğinde Sultan İkinci Abdulhamid Rahımehullah’ın sergilediği tutumunu nitelendirmiştir. Peki bugünkü yöneticilerin, mübarek toprakların dört bir yanını ifsat eden ve gece gündüz Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyen Yahudilere karşı tutumu nasıl acaba?

Onların tepkileri kınama ve eleştirme arasında değişmektedir. Onların en iyisi, sert bir dille protestosunu ifade etmek için büyükelçiyi çağıran kişinin tavrı olmuştur. Dolayısıyla bizim yöneticilerimizin kendi halkları dışında kırmızı hatta sıfır çizgileri bile yoktur. Ama çizgileri Yahudi varlığıyla ilgili olduğunda, Amerika’nın çizip rengini belirlediği ve yöneticilerimizin de uyguladığı tek bir renk oluyor. Bundan dolayı diyoruz ki:

Gaspçı varlığın Müslümanların beldelerinde muhafaza edilmesi ve Filistin’deki varlığının devam etmesi, o zamanlar küfrün başı İngiltere’nin gözetmesinin, daha sonra sömürgecilik ve kibrin tahtını İngiltere’den miras alan Amerika’nın sahiplenmesinin ardından Müslümanların beldelerindeki ajan rejimlerin üzerinde anlaştıkları stratejik bir hedeftir. Dahası ajan rejimler, şimdi bu varlığı gözeten ve koruyandan daha iyi korumaya çalışıyorlar. Bu, üzerinde çok fazla düşünmeyi ve dikkatli gözlem yapmayı gerektirmeyen bir durumdur. Örneğin Suud Hanedanının yöneticileri ve onlarla birlikte Haşimiler katkı sağladılar, aksine gaspçı varlığın kuruluşundan bu yana İngiltere’nin doğrudan sponsorluğunda bu gaspçı varlığın pekiştirilmesi için acele ettiler. Daha sonra Filistin topraklarında pekişmesini Amerika benimsedi. İşte o zamandan beri Müslümanların başındaki tüm yöneticiler, Yahudi varlığını ve sınırlarını korumak, hatta onları çevreleyen koruyucu bariyeri kırmak isteyenleri öldürmek konusunda hemfikir oldular.

Müslümanların beldelerinde mevcut olan karton varlıklar kendi aralarında rol dağılımı yapmışlardır. Dolayısıyla dün muhalefet eden bugün normalleşmiştir. Ama hepsi, en azından Yahudilerin 1948 yılında teslim edilen yerlere yerleşmesi üzerinde hemfikir olmuşlardır. Bu yüzden yöneticilerin konuşmalarına izin verilirse, Doğu Kudüs hakkında konuşuyorlar. Zaten iki devletli çözüm ve Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olması talebi, Müslümanların başındaki yöneticilerin değil bizzat Amerika’nın talebidir. Zira 1991 yılında Madrid Konferansı’nı düzenleyen bizzat Amerika’dır. Ayrıca müzakerecileri seçen, onların taleplerinin üst sınırını belirleyen, ardından Oslo, Wadi Araba ve İbrahimi Anlaşmaları benimseyen de Amerika’dır.

El-Cezire kanalında bugünlerde, orduların Filistin davasına yardım etme noktasında geri durmalarının ve yöneticilerin de koordinasyon hatta Yahudi varlığını koruma noktasında iş birliği yapmalarının ardından ortaya çıkan bazı Filistinli gruplarla flört ettiği “Gizli Olan Daha Büyüktür” programı yayınlıyor. El-Cezire, bu rejimlerin ayıplarını örtmek için burada Filistin direnişini öne çıkarıyor. Ama el-Cezire, Filistin’in, üyelerinin samimiyetiyle birlikte bu gruplar tarafından değil de bir ordu tarafından kurtarılabileceğini ve bu grupların maddi kapasitelerinin gaspçı Yahudi varlığının gücüne hiçbir şekilde eşdeğer olmadığını görmezden geliyor. El-Cezire’nin görmezden geldiğini söylüyoruz, çünkü o bu denklemi çok iyi biliyor ve onun bunu gözden kaçırdığını da düşünmüyorum. Aksi takdirde her yıl düzenlenen ve Filistin’e yardım etmek için orduları harekete geçirme çağrısı yapan yüzlerce etkinliği görmezden gelmemezlik yapmazdı. Ancak el-Cezire, Müslümanların beldelerindeki rejimlerin önünü tıkayan bir duvar gibi davranmaktan ve orduları prangalayan yöneticilerinin ayıplarını örtmek için incir yaprağı koymaktan başka bir şey yapmıyor. Oysa Filistin, tüm İslam ümmetinin davası olup bunun sorumlusu sadece Aren el-Esvad (Aslanların İni), Cenin Tugayları veya diğerleri değildir. Aksine ümmetin hasretle beklediği ve birincil sorumlu olarak gördükleri ordulardır. Dolayısıyla bu çözüm dışında ümmete önerilen veya pazarlanan herhangi bir çözüm, sahibi bilinsin ya da bilinmesin apaçık bir fikri ajanlıktır!

Şayet gruplar tek başlarına bunu yapmaya muktedirseler o halde orduların görevi nedir? Selahaddin Eyyubi Rahımehullah, Filistin’i Haçlılardan kurtarmak için Filistin’deki silahlı taburlara yardım etmek için mi çalıştı? Yoksa Filistin’i kurtarmanın bir yolu olarak, direniş gruplarını para ve maaşlarla desteklemeyi ve onların trajedilerini uluslararası kurum ve kuruluşlara aktarmayı mı benimsedi?!

Değişimin başlangıcı, bazı noktaların iyi anlaşılmasını gerektirir ki bu noktalardan biri; Filistin tüm Müslümanların davası olup onu kurtarmak Müslümanların ordularının görevidir. Dolayısıyla ne kadar para ve silaha sahip olurlarsa olsunlar, gerilla örgütleri ve direniş hareketleri Filistin’i kurtaramayacaktır. El-Cezire bunu biliyor, ancak hastalığın teşhis edilip tedavi edilmesine izin vermiyor. Aksine sadece Filistin’deki silahlı gruplarla flört edilmesine, onların Filistin’i kurtarmaya muktedir olduklarını göstermeye ve direnişçilere para verilmesini ve Gazze halkına maaş ödenmesini rejimlerin işi ve Filistin’i kurtarmanın yolu haline getirilmesine izin veriyor.

Filistin meselesi, sömürgecinin, Arap ve Türklerden oluşan hainlerin yardım ve desteğiyle Hilafete karşı komplo kurup onu yıkmasının ardından ümmetin evlatlarını içine düşürdüğü sorunların bir parçasıdır. Dolayısıyla Filistin’i kurtarmak, tüm ümmetin, özellikle de onu kurtarmaya muktedir olan orduların görevidir; bu nedenle onları, gece gündüz ümmetin Hilafetin kurulması olan hayati davasına yardım etmeye davet ediyoruz. İşte o zaman Allah’ın izniyle Filistin meselesi de dahil ümmetin tüm sorunları çözülecektir.

Allah’ım bizim için, samimi olarak çalışanlara nusret verecek Sa’d İbn Muaz ve Esad İbn Zürare gibi adamlar hazırla ki onlar sayesinde İslam muzaffer ve ümmet de izzetli olsun. Bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Şerafeddin Ali (Ebu Verd)

Diğerleri