Hizb-ut Tahrir / Türkiye, İstanbul Fatih’te Yahudi varlığının vahşi katliamlarına maruz kalan Gazze’li kardeşlerimize destek amacıyla Beyazıt Camii’nden Saraçhane Parkı’na büyük bir yürüyüş gerçekleştirdi. Sıcak ve güçlü bir atmosferde, “Gazze İçin Tek Yürek Tek Ses” başlığı altında gerçekleşen yürüyüşe erkek, kadın, genç, yaşlı, çocuk binlerce Müslümanın yanında Filistin derneklerinin de aralarında olduğu çok sayıda Sivil
Hizb-ut Tahrir / Türkiye, İstanbul Fatih’te Yahudi varlığının vahşi katliamlarına maruz kalan Gazze’li kardeşlerimize destek amacıyla Beyazıt Camii’nden Saraçhane Parkı’na büyük bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Sıcak ve güçlü bir atmosferde, “Gazze İçin Tek Yürek Tek Ses” başlığı altında gerçekleşen yürüyüşe erkek, kadın, genç, yaşlı, çocuk binlerce Müslümanın yanında Filistin derneklerinin de aralarında olduğu çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi ve basın mensubu katıldı.
Öğle namazını müteakiben Beyazıt Meydanı’nda kortejler oluşturarak toplanan Müslümanlar, tekbirler ve ezgiler eşliğinde, Aksa Tufanı’nı ve Gazze halkını selamlayarak tarihi görüntülere sahne oldular. Yüzlerce Kelime-i Tevhit bayrağı ve flamaların dalgalandığı meydanda kalabalığın yerini tamamen almasından sonra Saraçhane’ye doğru yürüyüşe geçildi. Her bir kortejin önünde Gazze ile ilgili mesajlar içeren pankartların taşındığı yürüyüşte yol boyunca tekbirler getirilerek, “Gazze’ye selam, direnişe devam”, “Aksa Tufanı Yahudi’nin mezarı”, “Ordular Aksa’ya, Mehmetçik Gazze’ye”, “Gemileri durdurun, orduları gönderin”, “Kafirlerden değil, Allah’tan korkun”, “Kahrolsun hain işbirlikçi rejimler”, “Lebbeyk, Lebbeyk, Lebbeyke ya Aksa”, “İslam ümmeti kabul etmez zilleti”, “Filistin’e özgürlük Hilafetle gelecek”, “Hilafet kurulsun İsrail yok olsun”, “Tek ümmet, tek devlet, tek çözüm hilafet” sloganları atıldı.
Yürüyüşün tamamlanmasının ardından Saraçhane Parkı’ndaki programa ve konuşmalara geçildi. Köklü Değişim İstanbul temsilcisi Muhammed Emin Yıldırım’ın sunduğu programda sırasıyla Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, FİDDER (Filistin Dayanışma Derneği) Başkanı Muhammed Mişeniş, İlahiyatçı yazar Dr. Abdurrahim Şen ve ilahiyatçı yazar Abdullah İmamoğlu birer konuşma gerçekleştirdiler.
İlk konuşmacı Mahmut Kar, Gazze’deki direnişin dünyaya öğrettiklerine değindikten sonra Gazze’de yaşanan mezalimlerin durdurulması hakkında şunları söyledi: “Biz ilk gün ne dediysek bugün de aynısını söylüyoruz. Bu katliamın, bu soykırımın durdurulmasının tek yolu Orduların Aksa’ya gönderilmesidir. Gazzeli Müslümanlar için sadra şifa olacak tek reçete, güce karşı güç ile karşı konulmasıdır. Gazzeli Müslümanların duası ve talebi budur. Fertlerin ve kitlelerin asli sorumluluğu Orduları Aksa’ya göndermeleri için yöneticilere baskı yapmalarıdır. Zira sorumluluğunu yerine getirmeyen sadece yöneticiler kaldı. Bu nedenle meydanlarda Ordular Aksa’ya sloganları engellenmeye çalışılıyor. Birileri bizlere açıkça her şeyi söyleyin ama bunu söylemeyin diyorlar. Oysa hem şer’i hem siyasi hem de akli olarak yapılması gereken tek şey orduların harekete geçmesidir. Bu sebeple ilk günden itibaren her platformda bunu haykırıyoruz ve haykırmaya da devam edeceğiz.”
Mahmut Kar’ın konuşmasından sonra Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Mişeniş meydana hitap etti. Konuşmasına Gazze’deki mücahitlerin selamını getirdiğini söyleyerek başlayan Mişeniş şu ifadeleri kullandı:
“Üç mesaj vermek istiyorum. Birincisi: Selçuklu ve Osmanlı’nın torunları olarak bu meydanı dolduran Müslümanların duyarlılığı Gazze halkına güç veriyor. İkincisi, Netanyahu bilsin ki Gazze halkı onu asla affetmeyecek ve en küçük Gazze’li bile ona teslim olmayacak. Üçüncüsü: Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) bugün aramızda olsaydı, bu zulme karşı nasıl mücadele ederdi? Müslümanlara Gazze için ne yaptınız diye sorsaydı, ne cevap verirdik? Bunu düşünerek desteğimizi her zaman devam ettirmeliyiz.”
Mişeniş’in ardından sözü Dr. Abdurrahim Şen aldı. Şen, Gazze halkının maruz kaldığı mezalim karşısında alimlerin üzerine düşen sorumluluktan bahsettiği konuşmasında, “Yeryüzünde İslam’ın ümmeti kıyım kıyım kıyılırken, İslam’ın ümmetine binbir elem ve keder yaşatılırken, istiyorlar ki, alimler yapay bir evrende yaşasın, öylece orada ilim yapsınlar, gerçek evrende ümmetin sorunlarına ilişkin hakiki/hakça/hak’tan gelen çözümler sunmasın… Dinle hayatı, alimle alemi ayıran bu kimselere Kur’an’ın diliyle soruyorum. Bizim geleneğimizde cemaate namaz kıldıran da cemaati/toplumu idare eden de imam/önder olarak tanımlanır. İmam, yöneticilerin de içinde olduğu toplumun önünde gider. Ve imam kimsenin önünde ceketini iliklemez. Şu üç cübbenin düğmesi yoktur. Hakimin, Akademisyenin/Alimin ve İmamın cübbesinin düğmesi olmaz. Hakim, kimseye iltimas geçmeden hak ile hükmünü verir. Alim kimseye eyvallah etmeden Hak’tan geleni haykırır. İmam ise Rasulüllah Sallallahu aleyhi vesellemin makamında, mihrabın bekçisidir. Bu üç insanın nezdinde hakkın hatrı her türlü hatırdan üstündür. Hak’kın hatrını yücelteni Allah da yüceltir.” İfadelerini kullandı.
Abdurrahim Şen’in konuşmasını tamamlamasından sonra ilahiyatçı-yazar Abdullah İmamoğlu kürsüye çıktı. İmamoğlu konuşmasında Gazze olaylarının başlaması ile birlikte İslam ümmetinin rüştünü ispat ettiğini, buna mukabil İslam beldelerinin yöneticilerinin Gazze’ye orduları seferber etme sorumluluklarını yerine getirmediklerini dolayısıyla rüştlerini ispat edemediklerini ifade etti. İmamoğlu konuşmasının devamında; Müslümanların değerlerinin korunmasında hilafetin ne kadar önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çekti ve bir Hilafet devleti olsaydı bugün Müslümanların maruz kaldığı mezalimlerin asla olmayacağını vurguladı.
Abdullah İmamoğlu’nun yaptığı içten duaya Müslümanların hep bir ağızdan amin dedikten sonra program sona erdi.
– İstanbul’daki yürüyüş ve etkinlik faaliyetlerinden bir kesit –
Pazar, 04 Cumade’l Âhira 1445 Hicri, 17 Aralık 2023 Miladi