Gazze katliamı, 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonundan bu yana birinci yılını geride bıraktı. O günden bu yana Yahudi güçlerinin Filistinlilere karşı acımasızca gerçekleştirdiği katliam aralıksız devam ediyor. Mübarek Toprakta insanlık dışı şiddet ve büyük bir tahribat yaşanıyor. Hayvanlar, bitkiler, taşlar ve ağaçlar bile bu yıkımdan nasibini aldı. Devam eden katliamına rağmen Yahudiler Gazze’de istediklerine
Gazze katliamı, 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonundan bu yana birinci yılını geride bıraktı. O günden bu yana Yahudi güçlerinin Filistinlilere karşı acımasızca gerçekleştirdiği katliam aralıksız devam ediyor. Mübarek Toprakta insanlık dışı şiddet ve büyük bir tahribat yaşanıyor. Hayvanlar, bitkiler, taşlar ve ağaçlar bile bu yıkımdan nasibini aldı. Devam eden katliamına rağmen Yahudiler Gazze’de istediklerine ve hedeflerine ulaşamadılar. Eğer gerçekten zafer elde etmiş olsalardı, saldırılarını durdurup dünyaya zaferlerini ilan ederlerdi. Havadan ve karadan durmaksızın bombardımanlarının devam etmesi, görevlerinin henüz tamamlanmadığını açıkça göstermektedir. Allah’ın izniyle Filistin’deki Müslümanların direnişi, Allah’a olan sarsılmaz inançlarını yansıtmaktadır.
Yahudilerin Gazze’de estirdiği terör, ABD’nin Hiroşima ve Nagasaki’ye attığı atom bombalarından daha korkunçtur. Aslında belanın en büyüğü, Müslümanların yöneticileridir. Bu zulme yakından ya da uzaktan tanık oldukları halde sessiz kalıyorlar. Müslüman kardeşlerinin öldürüldüğüne, topraklarının işgal edildiğine, camilerinin yıkıldığına, İsra ve Miraç diyarının kirletildiğine tanıklık ediyorlar. Oysa bu zulmü durdurabilecek güce sahipler. Yine de seyirci kalmayı yeğliyorlar. Daha da kötüsü, bazıları Yahudi varlığına ve Amerika Birleşik Devletleri’ne destek vermeye devam ederek, bu terör ve yıkım eylemlerinin sürmesine olanak sağlıyor. Yaptıkları iş ne kötü!
“İsrail”in kana susamışlığı Filistin ile bitmiyor. Zalim saldırganlar bakışlarını Lübnan’a çevirmiş durumdalar. Orada da Filistin’deki gibi kan döküyorlar. Buna rağmen Lübnan’daki yöneticiler de dahil olmak üzere Müslümanların yöneticileri hala sessizliklerini koruyorlar. Lübnan’daki müttefiki saldırıya uğrayan İran, kahramanlık sergilemeye çalıştı. İran, Yahudilerin saldırganlığına karşılık verdiği izlenimini vermek için Yahudi varlığına füzeler fırlatarak suç varlığına azıcık “zarar” vermek istedi. Ancak İran, kısa süre sonra eylemlerini durdurarak, dünyaya tepkisinin uluslararası hukuka- düşmanları tarafından oluşturulan yasalar- uygun olduğu güvencesini verdi. İran’ın, birçok liderini öldüren bir düşmana karşı verdiği “misilleme” işte bu kadarla sınırlı kaldı.
Müslümanların yöneticilerinin Filistin’e ihaneti, sadece bu yılla sınırlı değil, işgalin başlangıcından beri ve hatta çok öncesinden beri ihanet içindeler. Sadece tek bir hükümdar değil, geçmişte ve günümüzde tüm hükümdarlar ihanet içindedirler. Filistin’in Siyonistlerin eline düşmesi, onların ihanetleri sayesinde gerçekleşti ve bu nedenle Mübarek Toprak bugün hala işgal altındadır. Tarih boyunca Müslümanlar, birçok ülkede uzun yöneticiler listesine tanık olmuşlardır, ancak hiçbiri Filistin’i özgürleştirmek için samimi bir çaba göstermemiştir. Bunların en önde gelenleri, en iyi retorik konuşmaları yapanlar ve halklarını Filistin’in kurtuluşunun kahramanları olduklarına konusunda kandırmaya çalışanlardır.
Gerçek şu ki, Siyonistlere son verip Filistin’i gerçekten özgürleştirmek isteyen tek bir hükümdar bile olmamıştır. Bugün, 40.000’den fazla Filistinlinin şehit olduğuna, sayısız kişinin yaralandığına, yerinden edildiğine, çeşitli bombalarla evlerin, camilerin, binaların yerle bir edildiğine tanık oluyoruz. Filistin halkının yaşadığı büyük acıyı görüyoruz. Yine de tüm bunlara rağmen, Müslümanların hükümdarların kalplerinde, bu suçlu varlığa karşı cihat ilan etmek için en ufak bir esneme bile olmamıştır. “Cihat” kelimesi, belleklerinden silinmiş ve kalpleri adeta ölmüş gibi görünüyor. Gerçekten Filistin’i Müslümanlar için geri almayı arzulamış olsalardı, ordularını bu amaç için seferber ederlerdi. Buna rağmen böyle bir adım atılmamıştır. Bu gerçeği Allah zaten bize bildirmiştir:
وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلَكِن كَرِهَ اللهُ انبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِين “Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi.” [Tevbe 46]
Bu nedenle, ey Müslümanlar! Tüm yöneticilerin ve askeri güçlerinin sessizliği karşısında, Mübarek Toprak Filistin’in özgürleştirilmesinin tek çözümünün Hilafet olduğunu vurguluyoruz. Hizb ut Tahrir, samimiyetle ve yorulmadan sizi bu asil ve acil göreve katılmaya çağırıyor. Ya sessiz kalmayı yeğleyip yöneticilerinizi desteklemeye devam edersiniz. Ya da Hizb-ut Tahrir’e ile el ele verip Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışırsınız.
Ey Müslüman orduları! Siz de ya aldatıcı yöneticilerinize sadık kalmayı tercih edersiniz ya da ayaklanıp onları rahat koltuklarından indirir ve Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verirsiniz. Kurulduğunda Hilafet, sizi İnşallah gecikmeksizin hemen Filistin’e seferber edecektir. Onun yolunda cihat ettiğinizde, zafer elde edeceğiniz kesindir. Zafer, Hizb ut-Tahrir veya size komutanlık edecek olan Halifenin elinde değil alemlerin Rabbi Allah katındadır.
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah sizin elleriniz ile onları cezalandırsın, rezil rüsva etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Müminlerin kalplerine şifa versin.” [Tevbe 14]
Öyleyse, ey Müslüman orduları! Daha neyi bekliyorsunuz? Endişeniz ne? Daha ne istiyorsunuz? Sad b. Muaz gibi olmak istemiyor musunuz? Sad b. Muaz, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e nusret vererek şeref ve onur elde etmişti. Nusret, kritik bir eylemdi, Medine’de İslam Devleti’nin kurulmasına, içeride ve dışarıda Allah’ın dininin uygulanmasına, İslam’ın tüm dünyada zafer elde etmesine neden olmuştu. Bugün Müslüman orduları arasından yeni bir Sad bin Muaz’ın çıkması, vereceği nusretle, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’i yeniden kurulması, İslami yönetimin yeniden dirilmesi için içtenlikle Allah’a dua ediyoruz.
Abdul Hakim Osman
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Malezya
Resmi Sözcüsü