Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti Medya Bürosu Üyesi Üstad Said Fazıl’ın Kaleminden Yıllarca ilan edilen kesilmenin ardından ilişkiler, hiçbir şey olmamış gibi normale geri döndü ve Erdoğan, darbeden sonra yıllarca Türkiye’de kontrol altında tuttuğu İhvan’a sırtını dönerek Sisi’ye kucak açtı. Gerçek şu ki, tek bir efendi Amerika için çalışan iki rejim arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesilmemiştir;
Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti Medya Bürosu Üyesi
Üstad Said Fazıl’ın Kaleminden
Yıllarca ilan edilen kesilmenin ardından ilişkiler, hiçbir şey olmamış gibi normale geri döndü ve Erdoğan, darbeden sonra yıllarca Türkiye’de kontrol altında tuttuğu İhvan’a sırtını dönerek Sisi’ye kucak açtı. Gerçek şu ki, tek bir efendi Amerika için çalışan iki rejim arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesilmemiştir; ama her iki rejimin efendilerinin çıkarları, Mısır rejiminin çıkarı ve onun korunması için ilan edilen bu zıtlaşmanın ve düşmanlığın olmasını gerektiriyordu. Nitekim biz daha önce birçok kez Amerika’nın çıkarının bunu gerektirdiğini, şayet Amerika’nın çıkarı bu ikisinin bir araya gelmelerini gerektirirse birbirlerini kucaklayacaklarını söylemiştik ki işte şu anda olan budur; bu bir kehanet değildir; aksine bu, vakıayı ve onun verilerini doğru bir şekilde okumak ve buna İslami zaviyeden bakmaktır. Nitekim bu ilan edilen düşmanlık, Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’i ve diğer muhalifleri kontrol altına almasına, onları dizginlemesine, devrimlerinin içini boşaltmasına, içeriğinden saptırmasına ve zamanla onları sakinleştirmesine imkân sağladı ki böylece onların içinden, taviz ve teslimiyetle dolu ve rejimle onun şartlarına göre uzlaşmaya istekli itaatkâr girişimlerin çıktığını gördük! Ancak onlara dininizden tamamen uzaklaştığınız ortaya çıkıncıya kadar sizin için bir güvenlik olmayacak der gibi bu düzeydeki itaatkarlık bile rejim tarafından kabul edilmedi. Bu da bize horozun hikayesini hatırlatıyor; zira bir horoz varmış ve her sabah ezan okuyormuş. Sahibi demiş ki; tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yolarım. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendine demiş ki; ezan okumaktan vazgeçmeyelim. Sonra sahibi eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yolarım der. Bunun üzerine horoz tavuklar gibi gıdaklamaya başlar. Sonra sahibi horozdan tavuk gibi yumurtlamasını yoksa onu keseceğini söyler! Sonra horoz kendi kendine der ki; keşke ezan okurken ölseydim. Ancak onlar bunu bile söylemediler; zira hâlâ yöneticilere aldanıyorlar, kendilerini onlara teslim ediyorlar, aynı delikten giriyorlar; dahası şeriata muhalefet etmelerine, Batı’nın yörüngesinde dönmelerine, hatta onlar siyasi zekâ, vakıa fıkhı, dengeler ve benzeri hususlar gibi Allah’ın hakkında bir sultan indirmediği batıl gerekçelerle Müslümanların katledilmesine ortak olmalarına ve mübarek topraklardaki halkımızı yüzüstü bırakmalarına rağmen Erdoğan ve benzerlerini haklı görüyorlar! Hem de Erdoğan’ın, kendisinin ölmüş Mustafa Kemal’in izinden giden laik biri olduğunu kabul ettiği kesin olarak sabit olmasına rağmen.
İki rejim arasındaki açık düşmanlığa ve karşılıklı suçlamalara rağmen Mısır ve Türkiye arasındaki ticari ve siyasi ilişkiler hiç kesintiye uğramadı; bu karşılıklı suçlamalar, Erdoğan’ın rejimin muhaliflerini kontrol altına almak yoluyla Sisi’nin bekası ve yönetiminin istikrarı konusunda Amerika’nın çıkarlarını korumak için bir kılıftan ibaretti; nitekim muhaliflerin etkileri kesilip kitleleşmeleri zayıflayarak artık sokağı hareket ettiremez hale geldiklerinde Erdoğan onlara sırtını döndü ve onlar için belirli sınırlar koydu; örneğin Mart 2021’de Türkiye hükümeti, Türkiye’den yayın yapan Mısırlı muhalif kanallara, Sisi’ye ve Mısır yönetimine saldırmayı bırakmalarını emretti. Ayrıca Türkiye yetkilileri, Türkiye’deki seçimlerin hemen ardından başlayan ve devam etmekte olan tutuklama kampanyası çerçevesinde, ikamet şartlarını ihlal ettikleri bahanesiyle gözaltı süreleri hakkında net bir bilgi olmaksızın 50 Mısırlı genci tutukladı. İşte bu hususlar, Türkiye’deki Mısır muhalefetine kırmızı çizgilere bağlı kalmaları ve Mısır rejimine saldırmaktan vazgeçmeleri yönünde bir uyarı niteliği taşımaktadır.
Mısır ve Türkiye’deki rejimler arasındaki yakınlaşmanın ve karşılıklı ziyaretlerin amacı, bir yandan ABD politikasına ve onun nüfuzunun genişlemesine hizmet eden dosyalar üzerinde birlikte çalışmak, diğer yandan Gazze dosyasının ve orada meydana gelenlerin, rejimlerin bir kısmını belki de tamamını düşürebilecek olayların daha da kötüleşmemesi için sokağı kontrol etme ihtiyacı, diğer bir yandan da büyük rezervler içeren Doğu Akdeniz’deki gaz meselesi ve bu gazın çıkarılması için istikrarlı bir ortam oluşturulması ve bunun Avrupa için Rus gazına alternatif olarak sunulması ihtiyacıdır. Ekonomik alandaki iş birliğine gelince; bu ziyaretlerin marjlarında, iki rejimin liderlerinin paylarını yükseltme, acısını çektikleri ekonomik krizlerin şiddetini hafifletme ve zaten hiç kesintiye uğramamış olan bu ekonomik yakınlaşmanın sonucunda bir umut ışığının doğacağına inanmaları için insanları aldatma amacı yatmaktadır.
Nüfuzun genişletilmesi meselesine gelince; Mısır ve Türkiye bunun için tüm hızıyla çalışmaktadır; zira Libya, Amerika ve İngiltere arasındaki bir çatışma alanı olup Mısır rejimi Amerika’nın ajanı olan Hafter’i doğrudan desteklerken Erdoğan da İslam kartını kullanıyor ve tıpkı gerek Suriye’de Amerika’ya hizmet etmek için yaptığı gibi gerekse Türkiye’de Mısırlı devrimci gençleri hapsederek yaptığı gibi İslamcıların arasına sızıyor; çünkü Libya, Amerika için stratejik bir çıkar teşkil etmektedir; bu yüzden Erdoğan, Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası alanda tanınan ve Fayez el Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümetini destekliyor. Bu ise Müslüman Kardeşler ile bağları olan figürler ve partiler de dahil olmak üzere çeşitli siyasi yelpazeleri içermektedir. Zira Serrac’ın kendisi Müslüman Kardeşler’in üyesi olmasa da hükümetinde, Müslüman Kardeşler’in Libya’daki siyasi kanadı olan Adalet ve İnşa Partisi’ndeki kişiler de dahil olmak üzere İslamcı akımların unsurları yer almaktadır; bu nedenle Erdoğan’ın hamlesi, Amerika’ya hizmet etmek, onun nüfuzunu genişletmek, bu sayede ümmetin evlatlarını ajanların ipine bağlamak ya da onları ayartıp kirli siyasi paraya bağlamak, onların kitlelerini dağıtmak ya da Beyaz Saray’daki efendilerinin meselesi çözülünceye kadar onları çatışma alanında tarafsız bir hale getirmek amacıyla istismar etmekte, oynamakta ve adapte etmekte mahir olduğu ılımlı İslam kartını istismar etmek içindir; dolayısıyla onun, kötülük ve art niyet bakımından Sisi’den ve diğer ülkelerimizdeki yöneticilerden hiçbir farkı yoktur; hatta Erdoğan diğer yöneticilerden daha kötü ve İslam’a, ümmete ve gençlerine yönelik tehlikesi daha büyüktür; çünkü efendisinin ümmetle olan çatışmasında İslam’ı istismar etmektedir.
Erdoğan’ın bugün Sisi ile yaptığı çalışmanın en önemli hedefleri, Gazze ve ABD’nin oradaki nüfuzunu etkileyecek kargaşaları önlemek için bölgeye istikrar getirme ihtiyacı, diğeri ise Somali’de yaşananlar ve ABD’ye orada bir dayanak noktası oluşturmak için onu bölme girişimleridir; işte Mısır ve Türkiye rejimleri sadece bu konu için harekete geçmiştir. Dolayısıyla Mısır rejimi, su ve Mısır’ın sudaki payı azaldığı için harekete geçmemiştir ve geçmeyecektir de; çünkü bu konu kendisini değil, Beyaz Saray’daki efendilerinin çıkarlarını ilgilendirmektedir.
Erdoğan’ın tehlikesi İslam’a bürünmesinde yatmaktadır; bu arada o, ümmetin düşmanlarıyla iş tutan ve onlara boyun eğen en habis ve suçlu bir yöneticidir; zira o, Amerika’nın ümmetin gücünü ve azmini kırmak için kendisine emanet ettiği tüm dosyalardaki zehir bir oktur.
Erdoğan’ın üzerinde olduğu vakıaya ve onunla Mısır’daki rejimin başı arasındaki yakınlaşmanın arkasında ne olduğuna yönelik açıklamamız, ümmete karşı gece gündüz ne planlandığını, buna nasıl karşı koyacağımızı, Batı’nın komplolarını nasıl başarısız kılacağımızı ve Batı lehine nüfuz çatışmalarında dökülen Müslüman kanını nasıl durduracağımızı anlamamızı sağlamaktır. Şimdi hitabımız, ümmetin projesini taşıyan bilinçli evlatlarının yanında yer almaları için ümmetin orduları içindeki muhlislere yöneliktir; umulur ki Allah aralarını birleştirir ve onlarla dinine ve ordusuna yardım eder de böylece onlar sayesinde, Batı’nın onlarca yıllık hegemonyasına son verecek, Batı’nın ve ajanlarının kökünü kazıyacak ve İslam’ı dünyaya bir hidayet ve nur risaleti olarak taşıyacak İslam Devleti kurulur. Allah’tan bunun en kısa zamanda bizim ellerimizle olmasını niyaz ediyoruz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]