Yirmi yılı aşkın bir süredir ABD’nin Afganistan ve Pakistan’a yönelik terörle mücadele stratejisi, topraklarımıza yalnızca huzursuzluk ve istikrarsızlık getirmiştir. Birçok Müslümanın hayatını kaybetmesine yol açmış ve ekonomide büyük kayıplara mal olmuştur. Allah’ın evlerinden biri olan Peşaver Camii’nde namaz sırasında polis hatlarına düzenlenen iğrenç saldırının ardından Pakistan yöneticilerinin, bizi içinde bulunduğumuz bu duruma düşüren aynı yolda yürümeye yemin ettiklerini görüyoruz.

Terörle mücadele, Müslüman toprakları ABD ve Hint işgalinden kurtarmak için savaşan cihatçı gruplara karşı bir mücadeleydi. Pakistan yöneticileri, Afganistan’daki Amerikan ve Keşmir’deki Hint birliklerini korumak için cihatçı gruplara göz açtırmadılar. Pakistan’ın askeri lideri Pervez Müşerref’in başlattığı bu anlamsız politika, bu grupların silahlarını Pakistan devletine doğrultmasına yol açtı. Müslümanlar arasındaki bir çatışma, yalnızca Amerika’nın işine yarar. ABD, Müslümanların gücünün iç çatışmalar ile erozyona uğramasından dört köşe olurken, Hindistan’ı hegemonik bölgesel bir güç yapmanın yollarını aramaktadır. Kaldı ki Müslümanın Müslümanı öldürmesi, Allah katında büyük bir günahtır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا  “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” ^{[Nisa 93]}

Pakistan’ın ajan yöneticileri, FATA aşiret bölgelerindeki güvenlik krizini çözemez. Terörle mücadele, eski güvenlik düzenlemesini yok etmiştir. Peştun kabileleri, Pakistan’ın batı sınırı boyunca güvenliği sağlamışlar ve Durand Hattı boyunca engelsiz bir şekilde hareket etmişlerdir. Bu yöneticiler terörle mücadele kampanyalarını ABD ve Batı’dan jeopolitik rant elde etmenin bir fırsatı olarak görüyorlar. Onlar için Müslüman kanının akması, terörle mücadele adına Batı başkentlerinden mali yardım talebi için bir fırsattır.

Hilafet, Pakistan’ın batı sınırları boyunca güvenliği ve refahı sağlayacaktır.

1- Hilafet Durand Hattı’nı ortadan kaldıracak, sınır aşiretlerini ve politikalarını tek bir idari birim altında yönetecektir. Durand Hattı’nın her iki yakasındaki Müslümanlar kardeştir. Pakistan’ın batı sınırları boyunca güvenliği ve refahı sadece Hilafet sağlayacaktır. Müslümanların ilişkileri yapay sınırlarla bölünmemelidir.

2- Hilafet, Kuran-ı Kerim ve Sünnet-i Nebevi’den türetilen kanunları uygulayarak kabile ileri gelenlerinin ve ordu komutanlarının sadakatini kazanacaktır. Sadece meşru bir İslami otorite, kabile bölgelerinde hâkimiyet kurabilir.

3- Hilafet, kabileleri de içine alan bir güvenlik aygıtı kuracak, kabilelerin askeri gücü, İslam’ın hâkimiyetini daha da artıracaktır. Peştun kabileleri, Azad Keşmir’in özgürleştirilmesine, Sovyet Rusya’nın püskürtülmesine ve sömürgeci ABD’nin kovulmasına yardım etmişlerdir. Hilafet, kabile savaşçılarını ve silahlı kuvvetleri kâfirlere karşı etkili tek bir güç olarak seferber edecektir.

4- Hilafet Pakistan, Afganistan ve Orta Asya’yı tek bir devlet altında birleştirecek,  ekonomilerini bütünleştirecek, bölgedeki Müslümanlara harcamak üzere kaynaklarını tek bir çatı altında toplayacaktır. Bu, ekonomik refah getirecek ve yoksulluğu bu topraklardan def edecektir.

Ey Pakistan Müslümanları! Gelin hep birlikte Nübüvvet metodu üzere Hilafeti Devletini geri getirmek için çalışalım. Hilafet, Müslümanların hayatını koruyacak, topraklarımızda barış ve güvenliği tesis edecektir.