Kahire 24 web sitesi 11/01/2023 Çarşamba günü, Mısır Dâru’l İftâ’nın, “Terörizm Mercek Altında” sayfasında sözde Hilafeti yeniden kurma çabalarının beyhude olduğunu, Hilafet kelimesi kullanıldığında birçok anlam kastedildiğini, her bir insana Halife dememizin doğru olacağını ve Allahu Teala’nın şöyle buyurduğunu söylediğini belirtti: إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً “Ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım.” [Bakara 30] Gönderisinde şunları
Kahire 24 web sitesi 11/01/2023 Çarşamba günü, Mısır Dâru’l İftâ’nın, “Terörizm Mercek Altında” sayfasında sözde Hilafeti yeniden kurma çabalarının beyhude olduğunu, Hilafet kelimesi kullanıldığında birçok anlam kastedildiğini, her bir insana Halife dememizin doğru olacağını ve Allahu Teala’nın şöyle buyurduğunu söylediğini belirtti: إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً “Ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım.” [Bakara 30] Gönderisinde şunları da ekledi; çünkü her insan bir diğerinin halefi olup Müslümanların Halifesi ise, vezir ve valinin aksine Müslümanların en üst yöneticisidir. Bu şekilde isimlendirilmiştir; çünkü yönetimde kendinden öncekilerin halefi olmuştur. Dolayısıyla isimlendirmenin doğru olması için dünyadaki bütün Müslümanların yönetimine has kılınması şart değildir. Zira tarih boyunca aynı zaman diliminde birçok Halifeler olmuştur. Örneğin doğuda Abbasilerin devleti varken Emevilerin devleti ise Endülüs’te kurulmuştur. Dolayısıyla Müslümanların kendilerinden sonra gelen veya gelecek olan yöneticiyi Halife olarak adlandırması, doğru bir adlandırmadır; çünkü kendisinden öncekinin halefi olmuştur. Sonra bazı zaman dilimlerinde isimler değişmiştir. Dolayısıyla isimlendirmelerde önemli olan geçimleri ve güvenlikleri noktasında insanların maslahatlarının gerçekleşmesi olup mevcut olanı bulmaya çalışmak saçmalıktır.
Fetva, el-Ezher sarığı takıp laikliği taklit eden birinin görevi haline gelince, sonuç böyle oluyor işte; zira İslam’ın hükümlerini saçma olarak nitelendiriyor, faizi mubah görüyor ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in minberinin üzerinden, vatancılığın, kapitalizm kanunlarına boyun eğmenin, kapitalizmin kanunlarıyla yöneten ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak için çalışan ajanlara itaat etmenin propagandasını yapıyor.
Halife ve Hilafet kelimesini kullanmak ve onun lügatteki anlamına atıfta bulunmak, onu şerî anlamından uzaklaştırmaz, aksine onunla uyum içerisindedir. Zira lügatte Hilafet, halef olmak, en büyük otorite ve üzerinde bir İmamın olmadığı İmam demektir. Ayrıca Hilafet, sadece kendisinden öncekinin halefi olması şeklinde adlandırılmaz. Ancak şerî deliller de Hilafetin Müslümanların yönetimi için bir sistem olduğunu ve ondaki yöneticinin Halife olarak adlandırıldığını belirtiyor. Dolayısıyla şerî hakikatte Hilafet, dinin ikame edilmesi noktasında Rasul’ün Hilafetidir (el-Mevâkıf-3/574). Şerî ıstılahta Hilafet, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e niyabeten dinde ve dünyada genel başkanlıktır (Mevsuatü’l-Fıkhiyye el-Kuvettiyye-6/196). Bu, Kâdi el-Maverdî eş-Şafii’nin söyledikleriyle de örtüşmektedir; zira Aḥkâmü’s Sulṭâniyye kitabının 5. sayfasında şöyle demiştir: “İmamet, din ve dünya siyasetini korumak için Nebevi Hilafet’in konusudur.” Dr. Muhammed Ez-Zuhayli, Kavaidul Fıkhiyye (1/314) adlı kitabında şöyle demiştir: “Allah ve Rasulü’nün açıkladığı şey budur. Dolayısıyla şerî delaletine bağlı kalmak gerekir.” Dr. Muhammed Abdulgani de bunu teyit etmiştir: “Lafız, İslam’a ait olduğunda bu, itikat ve amel olarak uyulması gereken şerî bir anlam kazanır.”
Kesinlikle bugünkü yöneticilerimizden herhangi birini Halife olarak adlandırmayacağımız gibi onun şerî bir yönetici olduğunu da söyleyemeyiz. Zira Müslümanların yöneticisi Halife olup onun, diğer bölgelerin dışında bir bölgenin değil, bütün Müslümanların genel başkanı olması gerektiği gibi yönetime sahih şerî biat yoluyla ulaşması ve eksiksiz kamil bir şekilde İslam ile yönetmesi gerekir. Bugün ülkelerimizdeki yöneticilerden bunu yapan var mı ki onun var olduğunu ve onu bulmak için çalışmanın saçmalık olduğunu iddia ediyorsunuz?! Bugünkü yöneticilerimiz istisnasız, Batı’nın insan yapımı kanunlarıyla yöneten zararlı yöneticilerdir. Bunun da ötesinde onlar, Batı’nın ajanlarıdırlar. O halde hangi aklı başında insan, bu yöneticilerde ajanlık, ihanet ve küfürle yönetim gibi her şey bulunduğu halde Halifenin vasıflarına sahip olduğunu söyleyebilir?!
Şeriata aykırı tarihsel rivayet, bunu haklı çıkarmaz ve bunun yapılmasını mubah kılmaz. Efendiler; tarihin kaynak olmadığı ve kendisinden hükümlerin istinbat edildiği bir delil olmadığı, aksine kaynağa ve delile muhtaç olduğu bilinmektedir. Zira hükümler, muteber delillerden istinbat edilir ki bunlar da; Kitap, sünnet, Sahabenin icması ve şerî kıyastır. Dolayısıyla bunların tamamı, ümmet için tek bir Halife’nin nasbedilmesinin vacip olduğuna delalet etmektedir. Dolayısıyla da ümmetin, İslam’dan başkasıyla yönetilmesi ve şu an İslam beldelerinde olduğu gibi devletçiklere bölünmesi hiçbir şekilde caiz değildir. Bu yüzden Hilafeti kurmak için çalışmak, tüm Müslümanların üzerine farzdır. Dolayısıyla bu hususta bir seçim hakkı yoktur ve bunu yapma noktasında ihmalkâr olmak, Allah’ın en şiddetli bir şekilde azap edeceği en büyük günahlardan biridir.
Hilafetin kurulması, Daru’l İslam’ın, yani İslam ile hükmedilen ve güvenliğinin Müslümanların güvenliği ile olduğu Dâr’ın varlığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bizim Hilafetin kurulmasının vacip olduğunu ispat etmemize gerek yoktur. Çünkü Hilafet, dinin ikame edilmesi demektir. Nitekim Allah’ın kalplerini ve kulaklarını mühürlediği ve Allah’ın şeriatına karşı sağır olan kimseler dışında hiç kimse bunu inkâr edemez. Biz sadece insanlara, sizinle ilim ve onunla amel etmek arasındaki mesafeyi göstermek için deliller sunuyoruz.
Hilafetin vacip olmasına gelince; Allahu Teala’nın şu kavlidir: وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım, dedi.” [Bakara 30] Hafız Kurtubî şöyle dedi: “Bu ayet, kendisiyle sözün birleşmesi ve Halife’nin hükümlerinin uygulanması için işitmek ve itaat etmek üzere bir İmam ve Halife’nin nasbedilmesi hususunda asıldır.Şeriat konusuna kör ve sağır olanların rivayetleri dışında ümmet ve imamlar arasında onun farziyeti konusunda bir ihtilaf yoktur. Aynı şekilde bu sözü söyleyen ve onun görüş ve mezhebini takip edenlerin tamamı şöyle demiştir: “Hilafet, dinde farz değildir, dahası bu caizdir. Zira ümmetin, Hac ve cihat görevlerini yapmaları, birbirlerine karşı şefkatli olmaları, bizzat hakkı gözetmeleri, ganimet, fey ve sadakaları sahiplerine paylaştırmaları ve üzerine ceza uygulanması gerekenlere hadleri uygulamaları için bunları üstlenecek bir İmam nasbetmeleri farz değildir” (Câmiu’l Ahkâmu’l Kur’an-1/264). Ayrıca Hilafetin önemini şu sözleriyle vurgulamıştır: “Hilafet, Müslümanların yerine getirmesi gereken dinin rükünlerinden biridir.” Hilafetin kurulması, ümmet ve dünya için mutlak bir gerekliliktir. Zira Hilafet, sünnetin İslam’ın ve onun hükümlerinin tüm sistemleriyle birlikte hayat vakıasında uygulamanın metodu olarak belirlediği tek metottur. Bu da Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَافَّةً وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ “Ey iman edenler! Hep birden İslam’a girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.” [Bakara 208] Ve Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et.” [Maide 49] Allah’a ve Resulü’ne itaat etmek, İslam’ı tümüyle hükmetmekle olur ve bir yöneticinin, İslam ve onun metodundan başka bir şeyle hükmetmesi caiz değildir. Nitekim bunu, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şu kavliyle açıklamıştır: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الآنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الآوَّلِ فَالآوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ “İsrail oğullarını nebiler siyase ederlerdi (yönetirlerdi). Bir nebi öldüğünde onu başka bir nebi takip ederdi. Benden sonra nebi yoktur, fakat birçok Halife olacaktır. Oradakiler dediler ki: Bu halde bize ne yapmamızı emredersiniz? Dedi ki: İlk biat edilene vefakâr olun ve onlara haklarını verin. Çünkü Allah onlara da yönettikleri insanlara da haklarını soracaktır.” Yine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: وَلاَ يَحِلُّ لِثَلاَثَةِ نَفَرٍ يَكُونُونَ بِأَرْضِ فَلاَةٍ إِلاَّ أَمَّرُوا عَلَيْهِمْ أَحَدَهُمْ “Üç kişinin aralarından birisini başlarına emir tayin etmeksizin bir açık alanda durmaları helal değildir.” [Ahmed ve Taberani rivayet ettiler.] Şeyhul İslam İbn-i Teymiye Rahımehullah şöyle demiştir: “En küçük topluluklarda ve en kısa toplantılarda bile içlerinden birini emir tayin etmeleri vacip olduğuna göre bu, bundan daha fazlasının üzerine vacip olduğuna dair bir teşbihtir.” Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: مَنْ خَلَعَ يَداً مِنْ طَاعَةٍ، لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لاَ حُجَّةَ لَهُ، وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً “Kim itaatten elini çekerse, kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allah’la karşılaşacaktır.Kim de boynunda Halifeye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür.” [Müslim rivayet etti.] (Yani: İmama biat etmek demektir.) Bu, bir İmamı nasbetmenin vacip olduğuna dair delalette gayet açıktır. Çünkü biat, bir Müslümanın boynunda farz olduğuna göre, biat da sadece İmama olur. Dolayısıyla İmamın nasbedilmesi farz olmaktadır. Nitekim Kadi Yahya İbn Hubeyra eş-Şeybânî (Ö: H. 560), El-İfsâh an Meâni’s Sihâh (4/262) adlı kitabından şu hadisin şerhi için şöyle demiştir: “Allah’ın Rasulü şöyle buyurmuştur: مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ“Kim de boynunda halifeye biat olmadan ölürse.” Yani bir İmam olmadan demektir. Bu da Müslümanların, boyunlarında kendisine dönecekleri bir İmama biat olmadıkça şura döneminde üç günden fazla beklemelerinin caiz olmadığına delalet etmektedir.” Ayrıca Şeyhul İslam İbn Hacer el-Heysemi (Ö: H. 974), Savâiku’l-Muhrika adlı kitabının (7. sayfasında) şöyle demiştir: “Sahabe Rıdvânullahi Aleyhim, nübüvvetin sona ermesinin ardından bir İmamı nasbetmenin farz olduğu üzerine icma etmişler, dahası onu en önemli farzlardan saymışlardır. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem defnedilirken onunla meşgul olmuşlardır.”
Ey alimler, Şeyhler ve müftüler: Şunu çok iyi bilin ki, bu ilminizden ve onu yöneticilere hizmet etmek için kullanmanızdan dolayı Allah Azze ve Celle katında sorumlusunuz. Allah’a yemin olsun ki insanların en şerlisi, dünya hayatı için dinini satan kimsedir. Nasıl olur da bir insan, başkasının dünyası için kendi dinini satabilir? Vallahi bu yöneticiler ve onların size vermiş olduğu bahşişler asla size bir fayda sağlamayacak ve onların tüm dünyaları, cehennemdeki bir dalışa bile eşit değildir. O halde bugün onlardan ve onların çirkin fiillerinden beri olun ve insanları köleleştirmek ve onları Batı’ya ve onun yasalarına ve politikalarına boyun eğdirmek için onların elinde bir araç olmayın. Aksine nasihat edip uyararak, Batı’nın komplolarını ifşa ederek ve Batı’nın planları ve ümmetin çalınan haklarının boyutu hakkında ümmeti bilinçlendirerek ümmetinizin saflarında yer alın. Onların yapmaları gereken şey ise, aralarında kendilerini koruyacak ve izzetlerini iade edecek İslam’ı yeniden tatbik etmek ve insanlara yardım etmesi, haklarını koruması ve Raşidi Hilafet Devleti’nde İslam’ı tatbik etmek için çalışanlara yardım etmesi için ümmetin ordularını tahrik etmektir. Umulur ki Allah size ve onlara bir çıkış yolu verir de böylece İslam Devleti’ni pratik bir vakıa olarak görürüz. Allah’ım İslam Devleti’ni çabuklaştır, Mısır’ı onun başkenti ve Mısır’ın ordusunu da onun ensarları kıl.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl – Mısır