Haber: Osmanlı Hilafetinin 3 Mart 1924’te resmen yıkılmasının üzerinden 100 yıl geçti; bu tarihte, son Halife II. Abdülmecid tahttan indirilip sürgüne gönderildi ve geriye kalan Osmanlı toprakları hain Mustafa Kemal’in liderliğinde laik Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştürüldü. Nitekim Müslüman ülkeler, zayıf ve parçalanmış ulus devletlere bölündü ki bunlar, bugün gördüğümüz yozlaşmış ajan yöneticilere sahip olan başarısız devletlerdir.
Haber:
Osmanlı Hilafetinin 3 Mart 1924’te resmen yıkılmasının üzerinden 100 yıl geçti; bu tarihte, son Halife II. Abdülmecid tahttan indirilip sürgüne gönderildi ve geriye kalan Osmanlı toprakları hain Mustafa Kemal’in liderliğinde laik Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştürüldü. Nitekim Müslüman ülkeler, zayıf ve parçalanmış ulus devletlere bölündü ki bunlar, bugün gördüğümüz yozlaşmış ajan yöneticilere sahip olan başarısız devletlerdir. Hilafetin yıkılmasının ardından Batılı sömürgeci güçler, Sykes-Picot Anlaşması uyarınca topraklarımızı parçaladı ve eş zamanlı olarak yüzyıllardır İslam’ın yönetimi altında olan toprakları işgal etti.
Yorum:
Bu yüzyıl, ümmetin zillete düştüğü, aşağılandığı ve acı çektiği bir yüzyıl, bölünmenin, siyasi komploların, istilaların ve sömürgeciliğin tüm şekillerinin olduğu bir yüzyıl, dünya siyaseti üzerinde Batı’nın hegemonyasının ve hakimiyetinin olduğu bir yüzyıl ve kapitalist dünya sisteminin fesadının tüm dünyanın gözü önüne serildiği bir yüzyıldır. Yani geçtiğimiz yüzyıl, İslam’ın devletten, hayattan ve toplumdan kaybolmasının doğrudan bir sonucu olarak ümmetin aşağılanmalar ve trajediler içinde olduğu bir yüzyıldır; Batılı sömürgeci güçlerin çok uzun bir süre boyunca istismar ettiği şey işte budur.
Birleşmiş Milletler, insan hakları ve Batı değerleri kılıfı adı altında dünya çapında kamuoyunu manipüle eden bu küresel sistem, desteğini ve ivmesini kaybetmeye ve aynı şekilde içten de çökmeye başladı. Zira Gazze’de Siyonist işgal tarafından katliamların devam etmesi ve ABD’nin yaşadığı iç karışıklıklarla birlikte Batı değerleri ve Amerika’nın liderlik ettiği kapitalist dünya düzeni dünyanın dört bir tarafındaki insanlar önünde deşifre oldu, bu da hem Müslümanları hem de gayrimüslimleri bu yozlaşmış dünya düzeninin alternatifleri hakkında düşünme sevk etti.
Aynı zamanda Hilafet, 100 yıllık yokluğunun ardından Müslümanların bir talebi haline geldi; ziraMüslümanları birleştirmenin ve Müslüman ülkelerde güvenliğin, adaletin ve İslam’a uygun gerçek yönetimin sağlanmasının tek çözümünün Hilafet olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Batı hegemonyasına ve siyaset ve dünya işleri üzerindeki hakimiyetine meydan okumaya muktedir olan tek siyasi sistem Hilafettir. Allah’ın dilediğinde yardımını vaat ettiği Hilafet gelecek, bu büyük ümmeti siyasi olarak birleştirecek, dünya siyasetinde önemli bir rol oynayacak ve Batı’nın itibarı kurtarma çabalarında arkasına saklanmaya devam ettiği sözde insan haklarının ikiyüzlülüğünü ifşa edecektir. Aynı zamanda bu devlet Batılı halklar için, hem Batılı olmayan sömürge topraklarında hem de bizzat Batı’da kapitalizmin neden olduğu sorunlara gerçek adil ve pratik çözümler sunan alternatif bir yönetim şekilde ortaya koyacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yunus Biskurçik