Kan bankası, kanı ve bileşenlerini toplayan, koruyan ve ihtiyacı olana ulaştıran ve aynı şekilde hastalara verilme sürecini ve bu sunumdan kaynaklanabilecek komplikasyonları veya hastalıkları takip eden bir kurumdur. Bu amaçlarla, doktor, hemşire ve diğer görevli ve bilim adamlarından oluşan bir kadronun da dahil olduğu Sağlık Dairesi’ne bağlı idari bir organ kurulur. Şöyle ki; her bir çalışan için, bu çalışanın, hastanelerde günlük tedavi için yeterli kan ve bileşenlerinin bulunduğu kan bankasının ikincil bir şubesi olur. Ayrıca tüm vilayetlerde, eksiklik veya savaş ve afetler gibi istisnai ihtiyaçlar durumunda, çalışanların ikincil şubelerine yeterli kan ve bileşenleri pompalayan ana bir şube bulunur.
Allahu Teala’nın حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ “(Allah) size leşi, kanı ve domuz etini haram kılmıştır.” [Nahl 115] kavlinden dolayı kanın haram olmasına rağmen ancak tedavide caizdir. Çünkü Rasul Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, kaşıntı hastalığı olmalarından dolayı Zübeyir İbn Avvam ile Abdurrahman İbn Avf Radıyallahu Anhum’un ipek giymesine izin vermiştir. [Şeyhan’ın rivayet ettiği hadis.] Erkeklerin ipek giymesi ise haramdır. Ayrıca Külâb gününde Arfece İbn Esad’ın burnu kesildi, Arfece de gümüşten bir burun yaptırdı, ama o, koku yaptı. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, kendisine altından bir burun yaptırmasını emretti. [Albani’nin hasendir dediği senetle Ebu Davud, Tirmizi ve Nesâi rivayet etti.] Aynı şekilde erkeklerin altın takması haramdır. Bundan dolayı haram olan şey tedavi için caiz olmaktadır yani haram değildir ki kan da buna dahildir.
İnsanlardan alınan kanlar özel merkezlerde toplanır, kan bankasında muhafaza edilir ve devlet, hastaları tedavi etmenin ve mücahitleri iyileştirmenin zaruretinden dolayı insanları kan bağışına teşvik etmek için periyodik olarak medya kampanyaları yürütür. Kan bağışında bulunan herkesin kan grubu test edilir ve verileri kan bankasında muhafaza edilir ki böylece herhangi bir gün kana ihtiyaç olduğunda kan grubu bilinmiş olur. Ayrıca kan bankası stoğunda bu grubun azalması durumunda, sahibiyle iletişime geçme ve kanını bağışlaması talebinde bulunma imkanı olur. Cihatta yaralanması ve kana ihtiyaç duyulması durumunda uygun kanın verilmesi sürecini kolaylaştırmak için İslam Devleti ordusuna katılan herkesin kan grubu da test edilir. Aynı şekilde kan yoluyla bulaşabilecek patojenlerden arındırılması için kan testi yapılır.
Çünkü İslam Devleti, içeride İslam’ı tatbik eden ve cihat yoluyla İslam davetini dışarıya taşıyan ideolojik bir devlet olduğu için İslam’ı yaymak ve Müslümanları savunmak amacıyla neredeyse sürekli bir savaş halindedir. Bu nedenle kan bankasının, yaralıları tedavi etmek için gerekli olan kan ve bileşenlerini temin etmek için daima ordunun ön saflarında hazır olması gerekir. Dolayısıyla ön hatlardaki yaralılara kan sağlamak amacıyla geri hatlarda ve temas bölgelerindeki savaşçılardan kan toplamak için sınır bölgelerinde kan bankasının özel şubeleri kurulur. Sınırlarda kurulan bu şubeler, kesintinin meydana gelmesi olasılığının geri plan tedarikleriyle ilgili olmaması için özellikle savaşın şiddetli zamanlarında kendi kendine yeterliliği sağlamak için mümkün olduğunca çaba sarf etmelidir. Eğer kan miktarında bir eksiklik söz konusu olursa, bu kan eksikliğini gidermek için sınıra komşu vilayetlerdeki kan şubelerinden kan talep edilir.
Kan bankası kurumu, kan stoğunun taleple dengelenmesine özen göstermelidir. Şöyle ki; talep stoğu aşmamalıdır ki bu şekilde eksiklik meydana gelebilir ve tedavi gecikebilir veya kesintiye uğrayabilir. Aynı şekilde stok da talebi aşmamalıdır ki bu şekilde de son kullanma tarihinden sonra kan imha edilebilir.
Düşman saldırısı, deprem ve tufan gibi olağanüstü durumlarda kan azalır, bu kana ihtiyacı olan yaralılar veya hastalar çoğalır ve kan bağışçıları kan ihtiyacını karşılamak için yeterli olmazsa devletin, tebaasından, kendilerinden kan almanın gerek kendileri gerekse kan alıcılar için bir zarara neden olmayan kimseleri, yeterliliği sağlayıncaya kadar kan vermeye zorlama hakkı vardır. Çünkü tedavi devletin üzerine farz olup onun sağlanamaması ise ortadan kaldırılması gereken bir zarar teşkil etmektedir. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: لا ضَرَرَ وَلا ضِرَارَ “Zarar verme (darar) de yok, zarara uğrama (dirar) da yok!” Bu bir yöndendi. Diğer yönden olana gelince; devlet, kıtlık, deprem, tufan veya düşman saldırısı gibi olağanüstü durumların giderlerine harcama yapmak için Beytu’l Mâl’de para yoksa, şerî hükümlere göre vergi koyabilir… Buna göre devlet, şayet stokta yeterince kan yoksa tebaasından, kendilerinden kan almanın gerek kendileri gerekse kan alıcılar için bir zarara neden olmayan kimseleri, bu olağanüstü durumlar için gerekli ihtiyacı karşılamak amacıyla yeterlilik hasıl oluncaya kadar kan vermeye zorlayabilir.