Lügatte baytar veya veteriner, hayvan hekimidir. O, hayvanları nalbantlar yani onları tedavi eder ve onun tedavisi veterinerliktir. Devlette veteriner hekimlerin birincil işlevi hayvan üretiminin kalitesini korumak ve arttırmaktır. Ancak hayvan servetinin, besin kaynaklarından biri olması ve bazı hayvan hastalıklarının insanlara farklı yollardan bulaşarak sağlığını etkileyebilir olması, ülkedeki hayvanların sağlığını izlemek ve gerek evcil gerekse vahşi hayvanlardan kaynaklanan ve insanları etkileyen hastalıkları önlemek için veterinerin işini kapsamlı bir hale getirmektedir. Bu nedenle İslam Devleti, temel işlevi göz önüne alındığında, Tarım Dairesi’ne bağlı olan ve aşağıdaki hususlarla ilgili olarak Sağlık Dairesi ile bağlantısı olan veteriner hekimlerden oluşan özel bir cihaz kurmakla ilgilenir:
a- Hayvanların sağlığının izlenmesi: İslam Devleti’ndeki veterinerlik cihazı, her bir çiftlik veya çiftlik grubu için, buradaki hayvanların sağlığını izlemek ve takip etmekle ilgilenen bir veteriner tayin ederek, gerek devlete gerekse şahıslara ait tüm hayvan çiftliklerini denetlemelidir ve bu aynı zamanda hayvanat bahçeleri için de geçerlidir. Bu veteriner, insanlara bulaşabilecek hastalıkların yanı sıra insanlara bulaşmayan ancak hayvan üretimini etkileyen diğer hastalıklara karşı hayvanları veya kümes hayvanlarını aşılar. Veteriner, çiftliklerin birinde bulaşıcı bir hastalığın olduğunu veya bir kişiyi etkilediğini teşhis ederse, hastalığın insanlara yayılmasını önlemek veya hastalığa yakalanmış olabilecek kişileri tedavi etmek amacıyla gerekli önlemleri alması için Sağlık Dairesi’nin yanı sıra Tarım Dairesi’ne bilgi vermelidir. Ancak veteriner, insanları etkilemeyen ancak hayvan üretimini veya kalitesini etkileyen bir hastalık tespit ederse, gerekli önlemlerin alınması için konuyu sadece Tarım Dairesi’ne iletir.
Veteriner, çiftliklerde hayvan yetiştirme ve geliştirme yöntemlerini izler ve devlet, bu hayvanların ürünlerini veya etlerini yiyen tebaasının sağlığına zarar veren bu yöntemleri engeller.
b- Hastalık taşıyan haşerelerle mücadele etmek: Bazı hastalıklar insanlara, sıtma, veba, kuduz ve diğer salgın hastalıklar gibi sivrisinek, sinek, kemirgen ve yırtıcı hayvan gibi hayvan haşereleri yoluyla bulaşır. Bu, tebaanın başına gelebilecek zarardandır. Bu nedenle veterinerlik cihazı, bu haşerelere çözüm bulur ve bunlardan en etkili ve çevreye ve tebaanın sağlığına en az etki edecek şekilde kurtulur. Bu ise İslam’ın, işlerin çobanına emrettiği zararın ortadan kaldırılması kapsamındadır.
c- Yabani hayvanların korunması: Yabani hayvan servetinin korunması, yaşam döngüsünün ve doğanın dengesinin korunması için gereklidir. Ayrıca yabani hayvanların sağlığının izlenmesi, kuduz hastalığı veya kuduz, kuş gribi ve diğer bulaşıcı hastalıklar gibi hastalıkların evcil hayvanlara veya insanlara bulaşmasını önlemek için de önemlidir. Bu amaçla devlet, yabani hayvanların sağlığını izleyen, onları besleyen ve onları etkileyen hastalıkları tedavi eden veteriner hekimler görevlendirir ki böylece bu hastalıklar, devletteki evcil hayvanlara haşereler veya doğrudan temas yoluyla bulaşarak tebaanın sağlığını tehdit etmesin.
d- İlaçların hayvanlar üzerinde denenmesi, hayvanların organlarının nakledilmesi ve bunlardan ilaç ve serumlar üretilmesi: Tıbbi bilimsel araştırmalar ve ilaçların ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinin bazı aşamalarında, insanların tedavisinde kullanılmadan önce bu ilaçların test edilmesini veya bu tedavi yöntemlerinin uygun hayvanlarda uygulanmasını gerektirir ki bu da insanlara vermeden önce potansiyel etkinliğini veya zararını incelemek içindir. Hayvanların bu amaçla kullanılması şeran caizdir. Çünkü Allah Subhanehu ve Teala, hayvanlar da dahil olmak üzere kainattaki her şeyi insanın hizmetine vermiştir. Nitekim Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ “Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini görmez misiniz?” [Lokman 20] Ve Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِنْهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ “O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) sizin hizmetinize vermiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” [Casiye 13] Hizmete vermenin hakikati, boyun eğdirmek veya boyun büktürmek olup bu, bir şeyi başkasının tasarrufuna tabi kılmaktan mecazdır. Bundan da şu şerî kaide istinbat edilmiştir: “Tahrim delili varit olmadığı sürece eşyada asıl olan ibahadır.”
Rasul Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, hayvanlara eziyet edilmesini yasaklamıştır. Zira Sahiheyn’de Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem şöyle buyurmuştur: دَخَلَتِ امْرَأَةٌ النَّارَ فِي هِرَّةٍ رَبَطَتْهَا فَلَمْ تُطْعِمْهَا وَلَمْ تَدَعْهَا تَأْكُلُ مِنْ خَشَاشِ الأَرْضِ “Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.” Abdullah İbn Mesud (Radıyallahu Anh)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: كُنَّا معَ النبيِّ (صلى الله عليه وآله وسلم) في سَفَرٍ، فَانْطَلَقَ لِحَاجَتِهِ، فَرَأَيْنَا حُمَرَةً مَعَهَا فَرْخَانِ، فَأَخَذْنَا فَرْخَيْهَا، فَجَاءَتْ الْحُمَرَةُ فَجَعَلَتْ تَفْرِشُ، فَجَاءَ النَّبِيُّ (صلى الله عليه وآله وسلم) فَقَالَ: “مَنْ فَجَعَ هَذِهِ بِوَلَدِهَا؟ رُدُّوا وَلَدَهَا إِلَيْهَا”، وَرَأَى قَرْيَةَ نَمْلٍ قَدْ حَرَّقْنَاهَا، فَقَالَ: “مَنْ حَرَّقَ هَذِهِ؟”، قُلْنَا: “نَحْنُ”، قَالَ: “إِنَّهُ لا يَنْبَغِي أَنْ يُعَذِّبَ بِالنَّارِ إِلا رَبُّ النَّارِ “Bir seferde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in maiyetinde bulunuyorduk. Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem abdest bozmak için yanımızdan uzaklaştı. Bu sırada biz iki yavrusu olan küçük bir kaya kuşu gördük, yavruları aldık. Kuşcağız yavrularını kurtarmak için çırpınmaya başladı. Tam bu sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem geldi ve: Bu kuşu yavrularını almak suretiyle kim tedirgin etti? Verin ona yavrularını!” buyurdu. Bir kere de yaktığımız karınca yuvasını gördü ve: Karıncaları kim yaktı?” diye sordu. Biz, dedik. Gerçek şu ki, ateşle azap etmek, ateşin Rabbinden başka hiç kimse için uygun değildir, buyurdu.” [Albani’nin sahihlediği senetle Ebu Davud rivayet etti] Yine Albani’nin sahihlediği senetle Ebu Davud, Abdullah İbn Cafer (Radıyallahu Anh)’dan şunu rivayet etmiştir: أَنَّ رسولَ اللهِ (صلى الله عليه وآله وسلم) دَخَلَ حَائِطًا لِرَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ فَإِذَا جَمَلٌ، فَلَمَّا رَأَى النَّبِيَّ (صلى الله عليه وآله وسلم) حَنَّ وَذَرَفَتْ عَيْنَاهُ، فَأَتَاهُ النَّبِيُّ (صلى الله عليه وآله وسلم) فَمَسَحَ ذِفْرَاهُ فَسَكَتَ، فَقَالَ: “مَنْ رَبُّ هَذَا الْجَمَلِ؟ لِمَنْ هَذَا الْجَمَلُ؟”، فَجَاءَ فَتًى مِنْ الأَنْصَارِ فَقَالَ: “لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ”، فَقَالَ: “أَفَلا تَتَّقِي اللَّهَ فِي هَذِهِ الْبَهِيمَةِ الَّتِي مَلَّكَكَ اللَّهُ إِيَّاهَا، فَإِنَّهُ شَكَا إِلَيَّ أَنَّكَ تُجِيعُهُ وَتُدْئِبُهُ “Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem Ensardan bir adamın bostanına girdi. Bir de ne görsün, bir deve! Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’i görünce (deve) inledi, gözlerinden yaşlar aktı. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem onun yanına gelip kulak kökünü okşadı, (hayvan da) sakinleşti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem: Bu devenin sahibi kimdir, kimindir bu deve?” diye sordu. Ensar’dan bir genç gelip; Ey Allah’ın Rasulü o benimdir, dedi. Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem de: şöyle dedi: Allah’ın, seni kendisine sahip kıldığı şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Gerçekten bu hayvan senin kendisini aç bıraktığını ve yorduğunu bana şikayet ediyor.” Ayrıca Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, hayvanların boş yere öldürülmesini de yasaklamıştır. Zira Nesai ve Hakim’in merfu olarak sahihlediği rivayette şöyle geçmektedir: مَا مِنْ إِنْسَانٍ يَقْتُلُ عُصْفُورًا فَمَا فَوْقَهَا بِغَيْرِ حَقِّهَا إِلا سَأَلَهُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ”، قِيلَ: “يَا رَسُولَ اللهِ، وَمَا حَقُّهَا؟”، قَالَ: “يَذْبَحُهَا فَيَأْكُلُهَا وَلا يَقْطَعُ رَأْسَهَا فَيَرْمِي بِهَا “Haksız yere bir kuş veya daha küçük bir hayvan öldüren insana Allah mutlaka onun hesabını soracaktır.” Kendisine: “Onun hakkı da nedir?” diye sorulunca: “Onu keser ve yer. Başını kesip atmaz!” diye cevap verdi.” Ayrıca Nesai Süneni’nde ve İbn Hibban Sahihi’nde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: مَنْ قَتَلَ عُصْفُورًا عَبَثًا عَجَّ إِلَى اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَقُولُ: يَارَبِّ إِنَّ فُلانًا قَتَلَنِي عَبَثًا وَلَمْ يَقْتُلْنِي مَنْفَعَةً “Kim boş yere bir serçe kuşunu öldürürse, kuş kıyamet günü onu Allah’a şikayet edecek ve şöyle diyecektir: Ya Rabbi! Şu adam beni (yemek gibi) bir menfaat için değil, (sırf eğlence olsun diye) boş yere beni öldürdü.” Şevkani es-Seylü’l Cerrar’da, bu hadisin bazı imamların sahihlediği yollardan rivayet edildiğini söylemiştir.
Ancak hayvanların, tıbbi olanlar da dahil olmak üzere bilimsel deneylerde kullanılması, öldürülmelerine yol açsa dahi caizdir. Çünkü bir önceki hadisin mefhumu muhalifi, bir hayvanı menfaat için öldüren kimsenin haram işlememiş olmasıdır. Ancak İbn Abbas (Radıyallahü Anh)’ın rivayet ettiği ve şöyle dediği hadiste zikredilen türler bu hayvanlardan istisna kılınmıştır: إِنَّ النَّبِيَّ (صلى الله عليه وآله وسلم) نَهَى عَنْ قَتْلِ أَرْبَعٍ مِنْ الدَّوَابِّ النَّمْلَةُ وَالنَّحْلَةُ وَالْهُدْهُدُ وَالصُّرَدُ “Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem hayvanlardan dördünü öldürmeyi yasaklamıştır: Karınca, bal arısı, çavuş kuşu (Hüdhüd) ve göçeğen kuşu.” [Ebu Davud ve İbn Mace rivayet etti ve Albani sahihledi.] Aynı şekilde tıbbî amaçlar için kullanılması caiz olan hayvanlardan kurbağa da istisna kılınmıştır. Ebu Davud, Albani’nin hasendir dediği isnadla ve Nesai’nin de Albani’nin sahihlediği isnadla, Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in bir doktorun ilaç tedavisinde kurbağayı öldürmesini yasakladığını rivayet etmişlerdir.
Hayvanlardan her birinin bilimsel faydasının eşit olması durumunda akrep, yılan, karga, çaylak, fare, sıçan, kuduz köpek ve semendere (kertenkelenin kaba ve pullu bir cilde sahip olmasıdır) gibi hayvanların bilimsel araştırmalar için diğer hayvanların önüne alınması tercih edilir. Bu da Rasul Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in bu türlerin öldürülmelerini mubah kılmasından dolayıdır. Zira Buhari, Aişe (Radıyallahu Anhe)’den Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: خَمْسٌ فَوَاسِقُ يُقْتَلْنَ فِي الْحَرَمِ، الْفَأْرَةُ وَالْعَقْرَبُ وَالْحُدَيَّا وَالْغُرَابُ وَالْكَلْبُ الْعَقُورُ “Fasık olan beş şey vardır ki, bunlar Haremde öldürülürler; akrep, fare, çaylacık, karga ve kuduz köpek.” Müslim’in rivayetinde şöyle geçmektedir: أنَّ النَّبِيَّ (صلى الله عليه وآله وسلم) كَانَ يَأْمُرُ بِقَتْلِ الْكَلْبِ الْعَقُورِ وَالْفَأْرَةِ وَالْعَقْرَبِ وَالْحُدَيَّا وَالْغُرَابِ وَالْحَيَّةِ “Nebi Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem, kuduz köpeğin, akrebin, farenin, çaylağın, karganın ve yılanın öldürülmesini emretmiştir.” Sıçan da fare familyasındandır. Buhari Ummu Şerik (Radıyallahu Anhe)’den, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in semenderenin öldürülmesini emrettiğini ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: كَانَ يَنْفُخُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ “O, (yani semender) İbrahim’in üzerine (ateş) üflemiştir.”
Hayvan organlarının nakledilmesi ve bunlardan ilaç ve serum üretilmesi de zikredilen şartlarda caizdir. Bu da tedavi delillerinin genel olmasından dolayıdır.
İslam Devleti’ndeki veterinerlik hizmeti, bu şerî hükümleri uygulamaya ve doktorlar ve bilim adamlarıyla iş birliği içinde tıbbi bilimsel araştırmaların geliştirilmesine ve desteklenmesine katkıda bulunmaya hırs gösterir.