Küresel İslami Projenin Zaferi!

19 Ocak 2024 Cuma günü, Güvenlik Bakanı Tom Tugendhat, İngiltere’de Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü olarak kabul edip yasaklayan bir kararnameyi imzaladı; bu ise, İngiltere parlamentosunun 15 Ocak 2024 Pazartesi günü sunulan bir yasa tasarısını onaylamasının ardından gerçekleşti. Bu da Hizb-ut Tahrir’e üye olmayı veya gruba destek çağrısında bulunmayı cezai bir suç haline getirmekle birlikte 14

19 Ocak 2024 Cuma günü, Güvenlik Bakanı Tom Tugendhat, İngiltere’de Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü olarak kabul edip yasaklayan bir kararnameyi imzaladı; bu ise, İngiltere parlamentosunun 15 Ocak 2024 Pazartesi günü sunulan bir yasa tasarısını onaylamasının ardından gerçekleşti. Bu da Hizb-ut Tahrir’e üye olmayı veya gruba destek çağrısında bulunmayı cezai bir suç haline getirmekle birlikte 14 yıl hapis cezasına çaptırılma olasılığı olduğu gibi bunun yanında veya alternatif olarak para cezası da verilebilir.

Hizb-ut Tahrir’in İngiltere’de yasaklanmasının temel nedeni, Yahudilerin mübarek Filistin topraklarını işgal etmeye devam etmesinden ve Gazze’deki Filistin halkına yönelik katliamlarını kınamasından dolayı grubun Yahudi aleyhtarı, yani özellikle Yahudilere düşman olmasıdır!

Aslına bakılırsa İngiltere, barışın fenerleri olduklarını ve insan haklarının, ifade ve toplanma özgürlüğünün koruyucusu olduklarını iddia eden sömürgeci Batılı rejimlerin ikiyüzlülüğünü açığa çıkararak bir kez daha tarih yazmıştır. Ama ne yazık ki! Onlar, yabancı toprakları ve kaynakları işgal edip yağmalayarak ve halkların kanlarını döküp onları katlederek gelişme gösteren iki yüzlü sömürgeci politikacılardan başka bir şey değillerdir. Nitekim Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve Çin gibi sözde küresel polis devletleri, kendi yetki sınırları içinde çöküyorlar; zira dünya çapında yankı uyandıran küresel İslami proje karşısında sefil bir şekilde başarısız olmuşlardır. 

Son kararlılıkları ise; kâinat, insan ve hayat hakkında geriye kalan denenmiş ve başarılı olmuş tek ideolojik bakış açısına sahip olan İslam’ı çarpıtmayı ve karalamayı amaçlayan benzeri görülmemiş bir propaganda mekanizması başlatmak olmuştur. Zira egemen laik kapitalist ideoloji, Sovyet dönemindeki komünist ideolojinin çöküşüne kıyasla daha önce tanık olmadığımız bir darbeyle yıkılmak üzeredir. Dahası demokrasinin döngüsü 360 dereceyi geçmiş olup artık onun tutunacak bir dalı da kalmamıştır! Dolayısıyla var olan tek alternatif ideoloji İslam’dır; bu ise ancak Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’nin gölgesinde tam olarak uygulanabilir. 

Bunun sonucunda Batı’daki gelmekte olan Hilafetin destekçileri, Yahudi aleyhtarı, aşırılık yanlısı ve terörist olarak etiketlenmek gibi tehditlerle karşı karşıya kalıyorlar. Bunun da ötesinde onlar, Ortadoğu, Rusya, Özbekistan, Çin ve diğer yerlerdeki otoriter rejimlerin vahşi muamelesiyle karşı karşıya kalıyorlar… Dikkat edilmesi gereken en önemli şey, bu laik demokratik sistemlerin, laik kapitalist sistemin olduğu mevcut sefil Batı düzeninin alternatifinin ne olduğu konusundaki tartışmayı kazanmada başarısız olmalarıdır. Bu nedenle demokratik rejimlerin, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurarak İslami hayatın yeniden başlatılması çağrısında bulunanları susturmaktan başka seçenekleri kalmamıştır.

Artık işin beli kırıldı; zira İngiliz rejiminin başlattığı bu son gelişmeler bir boşluktan dolayı meydana gelmemiştir; bilakis Hilafetin geri dönüşünün önünde bir engel oluşturmaya yönelik daha geniş küresel kampanyanın bir parçasıdır.  Dolayısıyla onlar, aynen Kureyş’in yaptıklarını tekrar ediyorlar; ancak görünen o ki hiçbir şey onların lehine işlemiyor. Zira iç politikaları hâlâ, her gün protesto yapan ve boyunlarına bağlanmış siyasi, sosyal ve ekonomik ipleri çözmeye çalışan kendi tebaaları tarafından zarar görüyor! Öte yandan Sykes-Picot devletçiklerinin dış politikaları çökmekte ve sömürgecinin ajan yöneticiler de endişelerinden boğulmaktadırlar! 

Gerçek şu ki; küresel İslami projenin zaferi, Allah’ın izniyle her an kâmil bir şekilde gerçekleşmek üzeredir. Bu kritik anda en önemli olan şey, ivme kaybetmemek ve can çekişen laik kapitalist sistemin tekmelerinden dolayı yoldan çıkmamaktır. Bunun yerine bu fırsata odaklanıp değerlendirmemiz ve güçlü ve cesur bir şekilde değişim ateşine odaklanmamız gerekmektedir. Ayrıca Allah Subhanehu ve Teala’nın kulu olduğumuzu hatırlamamız ve her zaman ahireti bu fani dünyaya tercih etmemiz gerekmektedir.

Düşmanın gelmekte olan Hilafetimizin gücünü bildiği, bu nedenle ona komplo ve tuzak kurmaya devam ettiği bizim için her zaman net olması gerekir. Ama ne yazık ki!  Gemi, her an demir atmak üzeredir.  Temel soru şudur: Geminin demir atmasını sağlamak için ne kadar bedel ödemeye hazır olduğumuzdur? Zira işimizi ve vatandaşlığımızı kaybetmek, aşırılık yanlısı ve terörist olarak etiketlenmek, hapis cezasına çarptırılmak, mallarımıza el konulması, keyfi damga yemek ve öldürülmek, ödemek zorunda kalabileceğimiz küçük bedellerden bazılarıdır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُمْ مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” [Bakara-214]

Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem meşhur bir hadisinde bu dönemden bahsetmiştir; zira Enes İbn Malik Radıyallahu Anh’dan, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ الصَّابِرُ فِيهِمْ عَلَى دِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki; o zamanda dini üzere sabreden, ateş közünü tutan gibi olacaktır.” [Tirmizi rivayet etti.] Abdullah Radıyallahu Anh’dan, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: إِنَّ الإِسْلاَمَ بَدَأَ غَرِيباً وَسَيَعُودُ غَرِيباً فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ “İslam garip başladı, tekrar garip hale gelecektir. Müjdeler olsun Guraba’ya!” Gariplerin kim olduğunu soran Abdullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: النُّزَّاعُ مِنَ الْقَبَائِلِ “(Dinleri için) kabilelerinden ayrılıp uzaklaşanlardır.” [Sünen-i İbn Mâce.] İşte bu asırda, İslami hayatı yeniden başlatmak için çaba sarf edenler ve laik kapitalist sistemi ve ondan çıkan demokratik sistemi, uluslararası hukuku, liberal feminist sosyal sistemi ve benzerlerini reddedenler bizzat onlardır.

İngiltere’de alarm zilleri çalmaya başladı ve şimdi gerçek İslamcı politikacıları ve siyaset bilimcileri elekten geçirmek için uygun bir zamandır. Başka bir ifadeyle kısayol veya iki taraf diye bir şey yoktur; zira Allah Subhanehu ve Teala’nın kelimesini yüceltmek ve kamuoyunu kendi tarafınıza çekmek için son olaylardan istifade eden siyasi bir politikacı olacaksınız. Yani İslami siyasetçiler olarak bizler, çok hızlı, hesaplı ve kararlı bir şekilde düşünmemiz ve hareket etmemiz gerekiyor. Çünkü önemli olan kamuoyunu kazanmak olup başka bir şey değildir. Nitekim şu anda söz konusu olan şey, dünyayı kasıp kavuran yıkıcı iç ve dış politikaların ortaya çıkardığı Batı’daki işlevsiz siyasi gerçeklikle bağlantılı olarak gerçek mesele yönünde teşvik edilip yönlendirilmesi gereken kamuoyunun gücüdür.   

Siyasi düşüncenin, düşünmenin en yüksek seviyesi olduğunu, dolayısıyla bunun bedelinin ağır olduğunu, ancak başka bir şey için değil sadece Allah Subhanehu ve Teala’yı razı etmek için olduğunda bu bedeli ödemeyi hak ettiğini her zaman hatırlamamız gerekmektedir. Ümmetin siyasi liderliği verecek kahramanlara ihtiyacı vardır ve liderlik cesurlara aittir. Nitekim hayal edilemeyecek kadar küçük bir cesurca eylem, 2011 yılındaki Arap devrimlerinin yayılmasına neden olacak domino etkisine yol açabilir.

Bangladeş, Pakistan, Suudi Arabistan, Yemen, Mısır, Ürdün, Tunus, Türkiye ve diğer ülkelerdeki Müslüman orduların içindeki muhlis askerlerin kışlalarından hareket etmeleri yönündeki çağrının yoğunlaşması gerekir. Müslüman orduların içinde oğlu bulunan her Müslüman kız kardeşten, erkek kardeşten, anneden, babadan, teyzeden veya amcadan, hiç tereddüt etmeden Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin yeniden tesis edilmesi amacıyla nusret vermesi için akrabalarıyla temasa geçmeleri talep edilmelidir. Hizb-ut Tahrir bu göreve hazır olup Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasının gölgesinde İslam akidesinin kapsamlı bir şekilde uygulanmasına hazırlık olarak ayrıntılı bir anayasa taslağı da yayınlamıştır.

Sonuç olarak Hizb-ut Tahrir’in İngiltere’de terör örgütü olarak nitelendirilmesi, Müslüman ülkelerde Hilafetin yeniden kurulması çağrısında bulunmak için kullanılması gereken gizli bir nimet ve iyi bir fırsat olarak görülmesi gerekir; bu da öldürücü silah olarak şiddeti değil fikri çatışmayı kullanan ideolojik bir parti olan Hizb-ut Tahrir’in baskılarına karşı koymada Batı’nın başarısızlığını ortaya koymak yoluyla yapılmalıdır. Bu ise İslam dünyasında Müslümanların başındaki ajan yöneticilerinin arzuladığı Batının imajını çarpıtmak içindir. Bundan dolayı kitlelerin protestolarını, Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin saraylarına ve onları devirmeye yönlendirmeye dönük çağrı yoğunlaştırılmalıdır. Yine askeri kışlaların karargâhlarına giderek ordu komutanlarından, hızlı bir şekilde hareket etmelerini ve alternatif olarak İslam ideolojisinin yeniden canlanmasını engelleyen sömürgecinin ajanlarından kurtulmayı talep etmek gerekir.  Şimdi doğru an olup zaman kılıç gibidir; zira fırsatlar kapıyı iki kez çalmaz!     

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ali Nasıro (Ebu Takiyyuddin)

Diğerleri