MADDE-109: “Asıl olan erkeklerin kadınlardan ayrı olmalarıdır. Alış veriş gibi şeriatın izin verdiği ihtiyaçlar ve hac gibi kendisine izin verilmiş bulunan toplantılar haricinde kadınlarla erkekler bir arada bulunmazlar.” Bu madde bir kaç delilden alınmıştır. Bu deliller şunlardır: 1- Şeriat Müslüman için bir özel ve genel hayat belirlemiştir. Özel hayatında kadının, mahremlerine avret olan yani örtülmesi
MADDE-109: “Asıl olan erkeklerin kadınlardan ayrı olmalarıdır. Alış veriş gibi şeriatın izin verdiği ihtiyaçlar ve hac gibi kendisine izin verilmiş bulunan toplantılar haricinde kadınlarla erkekler bir arada bulunmazlar.”
Bu madde bir kaç delilden alınmıştır. Bu deliller şunlardır:
1- Şeriat Müslüman için bir özel ve genel hayat belirlemiştir. Özel hayatında kadının, mahremlerine avret olan yani örtülmesi gereken yerlerinin dışında gösterebileceği yerleri belirlemiştir. Genel hayatta ise bedeninden, yüzü ve elleri dışındaki yerlerini göstermemesini emretmiştir.
2- Namazda kadınların saflarının erkeklerin saflarının arkasında olmasını;
3- Erkeğe kadınlara bakmamalarını ve kadına da erkeklere bakmamalarını;
4- Kadına genel hayatta görünmesine cevaz verilen yerleri dışında ziynet yerlerinin tamamını örten kapalı, kâmil bir elbise ile örtünmesini; emretmiştir.
5- Mahremleri arasında vücudunun avret yerleri dışında kalan yerleri göstermesini ise kadına mübah kılmıştır.
Bütün bu hükümlerin delilleri, asıl olanın erkeklerin kadınlardan ayrı olmasına delalet etmektedir. Böylece onlardan her biri diğerinin hayatından ayrı bir hayatta yaşar.
Bunun yansıra şeriat, kadına bazı hususları mübah, bazı hususları mendub ve bazı hususları da farz kılmıştır. O halde kadının kendisine farz, mübah ve mendub olanları yapması kaçınılmazdır. Fakat bunları Allah (Y)’ın Kur’an’da şu sözlerle vasfettiği örtü ile yapması gerekir:
وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ “Baş örtülerini yakalarının üzerine-kadar-örtsünler.”[1]
Buradaki örtü, ifadesinden kasıt vücudun üst kısmını örten örtüdür, yani başörtüsüdür.
يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلابِيبِهِنَّ “Örtülerini (cilbablarını) üstlerine alsınlar.”[2]
Yani aşağıya, topuklara kadar vücudu örten örtü. Çünkü cilbab, elbisenin üzerinden giyilen örtüye denir. Cevheri, Sihah isimli kitapta şöyle demektedir: “Cilbab üst örtüdür. Ona çarşaf da denir.” Kamusu’l Muhitte ise şöyle denmektedir: “Cilbab, kadının örtüsünden başka geniş elbisesi ya da örtü gibi elbisesini kendisi ile örttüğü şeydir.” Ayette geçen, “edna” kelimesi ise aşağı doğru bele salıvermektir. Elbiseyi aşağısına salıvermek en aşağıya kadar indirmekle olur. Allahu Teâla’nın şu sözü de kadının örtüsünü vasfediyor.
غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ “Ziyneti göstermeksizin”[3]
Bu da zinetlerini göstermemeleri, süslerini açığa vurmamaları bakımındandır.
Şeriat kadına alış verişi, icareyi, vekâleti, kefaleti, vb. şeyleri mübah işlerle uğraşmayı, haccetmek, zekât vermek gibi farzları yerine getirmeyi emrettiği gibi sadaka vermek, miskinlere hizmet etmek ve hastaları tedavi etmek gibi mendub işlerle uğraşma konusunda da serbest bırakmıştır. Böylece kadının bunları yapmak için şeriatın belirlediği örtü ile evinden dışarı çıkması ve bu işleri yapmak uğruna erkeklerle bir arada durması, toplanması caizdir. İşte bunlar şeriatın kadın için farz, mendub, mübah olarak belirleyip kabul ettiği ihtiyaçlardır ve şeriat bunları yerine getirmek için kadının erkeklerle bir arada olmasını tasvip etmektedir.
Bu deliller; İslâm’da hayatı boyunca, özel hayatlarında erkeklerin kadınlardan ayrı; genel hayatlarında ise kadın ve erkeklere; farz, mendub ve mübah olan hususları yerine getirmeleri için bir arada bulunabileceklerine delalet eder.
İşte bu maddenin delilleri bunlardır.
[1] Nur: 31
[2] Ahzab: 59
[3] Nur: 60