MADDE-110: “Erkeklere verilen haklar kadınlara da verilir. İslâmiyetin kadın ve erkeklere şer’î delilerle tahsis ettiği haklar müstesna olmak üzere erkeklere yüklenen farzlar kadınlara da yüklenir. Kadın da ticaret, ziraat ve sanayi işlerine katılmak, muamelat ve akitlerde bulunmak hakkına sahiptir. Her nevi hakka sahip olur. Kendi başına veya başkasıyla malını çoğaltabilir. Hayat işlerinin hepsine bizzat katılabilir.”
MADDE-110: “Erkeklere verilen haklar kadınlara da verilir. İslâmiyetin kadın ve erkeklere şer’î delilerle tahsis ettiği haklar müstesna olmak üzere erkeklere yüklenen farzlar kadınlara da yüklenir. Kadın da ticaret, ziraat ve sanayi işlerine katılmak, muamelat ve akitlerde bulunmak hakkına sahiptir. Her nevi hakka sahip olur. Kendi başına veya başkasıyla malını çoğaltabilir. Hayat işlerinin hepsine bizzat katılabilir.”
Bu maddenin delillerin izahı şöyledir:
Şari, kullara hitap ederken, erkek veya kadın olmalarına bakmaksızın onlara insan olmaları vasfı ile hitap etmektedir. Nitekim Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا “De ki. Ey insanlar muhakkak ki ben sizin hepinize gönderilmiş Allah’ın Rasulüyüm.”[1]
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ“Ey insanlar! Rabbinizden korkun.”[2]
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ“Ey iman edenler! Allah’a ve Rasulüne icabet edin.” (Enfal: 24)
كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ“Oruç sizin üzerinize farz kılındı.”[3]
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمْ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ“Sizden kim Ramazan ayına şahit olursa onda oruç tutsun.”[4]
وَأَقِيمُوا الصَّلاةَ “Namaz kılın.”[5]
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ“Onların mallarından zekât al.”[6]
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ“Sadakalar/zekâtlar Allah’tan bir farz olarak ancak yoksullara, düşkünlere… mahsustur.”[7]
وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ“Altın ve gümüşü kenz edenlere (yığanlara).”[8]
وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا“Allah alış verişi helal, faizi haram kıldı.”[9]
Ve diğer nasslar.
Bütün bunlarla Şari, muhatabın erkek ya da kadın olmasına bakmaksızın insanlara genel bir hitapla hitap etti. Şari’nin hitabındaki bu genellik, olduğu gibi kalır. Bundan dolayı şeriat, erek olması özelliğinden dolayı erkeğe veya kadın olması özelliğinden dolayı da kadına değil, bilakis insan olması özelliğinden dolayı insanoğluna hitaben gelmiştir. Şeriatta var olan şer’î yükümlülükler, haklar ve görevler yalnızca insanlar içindir, insanlaradır.
İşte bu maddede geçen “erkeklere verilen/yüklenen hak ve sorumluluklar kadınlara da yüklenir/verilir” metninin delili budur. Çünkü şeriat insan için gelmiştir. Kadın ve erkeğin her birisi de insandır. Şeriat kadın için veya erkek için gelmemiştir. Onların her ikisi de insandır. Dolayısıyla Şari’nin hitabı olan şer’î hükümler karşısında kadın da erkek de aynı seviyededirler.
Şeriatta, şer’î bir nassla kadına ya da erkeğe has olduğunu belirten bir şer’î hüküm geçmedikçe Şari’nin hitabındaki bu genellik, şeriatın tamamında ve şeriattaki her hükümde olduğu gibi kalır. Bir hükmün yalnızca kadına veya erkeğe ait olduğu şer’î bir nassla belirlenir. Böyle bir nass bulunduğu zaman kadın şeriattaki bu nass ile tahsis edilir. Aynı şekilde erkeği ilgilendiren bir nass bulunduğu zaman da erkek, şeriatta bulunun nass ile tahsis edilmiş olur. Bu nedenle şeriat ve hükümleri, kadın olmasına ya da erkek olmasına bakmaksızın insan için genel olması üzerinde kalır. Allahu Teâla ayette şöyle buyurmaktadır:
يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا“Ey insanlar! Ben topyekün hepiniz için gönderilen Allah’ın Rasulüyüm.”[10]
Aynı şekilde diğer birtakım hükümler de erkek veya kadın ayrımı yapmaksızın genellik üzeredir:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ“Ey İman edenler! Allah’a ve Rasulüne icabet edin.”[11]
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ“Allah’a itaat edin. Rasulüne de itaat edin.”[12]
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمْ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ “Sizden kim Ramazan ayına şahit olursa onda oruç tutsun.”[13]
وَأَشْهِدُوا ذَوَى عَدْلٍ مِنْكُمْ“İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun.”[14]
Ve bunların dışında daha birçok hükümler. Bunların tamamına dikkat edildiği zaman bunların erkek ya da kadın ayırımı yapmaksızın genel bir ifade ile geldiği görülür.
Böylece asl olan Şari’nin şeriatı, erkek veya kadın olmalarına bakmaksızın her ikisinin de insan özelliğine sahip olmalarından dolayı insana ait kılmış olmasıdır. Daha sonra Şari tarafından yalnızca erkeğe veya yalnızca kadına ait olan birtakım hükümler gelmiştir. Hem kadın hem de erkek kendileri için özel olarak tahsis edilmiş olan bu hükümler çerçevesinde, Şari tarafından getirilen nasslar çerçevesinde hareket ederler ve bunları aşamazlar. Kadın veya erkekten herhangi birisine tahsis edildiğine dair açık bir nass geçmedikçe bir hüküm tahsis edilemez. Belirli hükümlerin kadın veya erkeğe tahsisi, genel hükümlerden müstesnadır. Dolayısıyla şeriatın diğer hükümleri genelliği üzere olduğu gibi kalır. Genel hükümlerden istisna edilen hükümler de nassların belirlediği sınırlar çerçevesinde kalınır ve belirlenen sınırlar aşılamaz.
Örneğin erkekleri dışlayarak sadece kadınlara has olan; hayız günlerinde namazı terk etmek ve ramazan orucunu bozmak, bir kadının şahitliğinin yeterli görüldüğü yalnızca kadının bakabileceği bekâret tespitini gerektiren davalara ait hükümler, nasslarla belirlenmiş yalnızca kadınlara has hükümlerdir. Bu hükümler erkekleri dışlayarak yalnızca kadınları ilgilendirmektedir. Kadın hakkında nass bulunan hususla sınırlıdır. Nass varit olmayan hususlarda kesinlikle kadına hüküm tahsis olunmaz. Bilakis erkek-kadın ayırımı yapılmaksızın erkeğin muhatap oluşu gibi şeriat koyucusunun hitabına kadın da muhatap olarak kalır. Çünkü hitap insan içindir; kadın ya da erkek için değil.
Diğer taraftan yönetim, sulta (otorite, yönetim yetkisi) gibi erkeklere has bazı hükümler vardır. Zira yönetimi erkekten başkası üstlenemez. Bu erkeklere tahsis edilmiş bir hükümdür, hakkında nass geçmiştir. Böylece bu hüküm, kadın olmaksızın erkeğe tahsis olunur. Fakat erkeğin bu tahsis olunuşu sadece yönetimle sınırlı kalır, yargı ya da devlet daireleri başkanlarına tahsis edilmez. Çünkü nass yönetim ya da ulu’l emr “yönetim sahipliği” hakkında gelmiştir. O halde tahsis yönetimden sadece hakkında nassın geçtiği hususla sınırlı olur. Hakkında nass geçmediği hususlarda tahsis kesinlikle yapılmaz. Bilakis erkek de kadın gibi fark etmeksizin şeriat koyucusunun hitabı ile muhatap olarak kalır. Çünkü hitap insan içindir; kadın ya da erkek için değil.
Buna binaen İslâm’da kadınlar için haklar, erkekler için haklar ya da kadınlar için yükümlülükler, erkekler için yükümlülükler diye bir şey yoktur. Bilakis İslâm’da erkek ya da kadın olmasına bakılmaksızın insan olması vasfı ile insan için haklar ve yükümlülükler vardır. Zira şeriat bütün hükümleriyle insan için geldi. Bu hükümlerden bazıları istisna kılındı ve bunlarla özel nassa dayanarak kadın olması vasfı ile kadına hitap edildi. Şeriatın hükümlerinden bazı hükümler de istisna edilip özel nassa dayanarak erkek olması vasfı ile erkeğe hitap edildi.
Şeriatın genelliği ve onun hükümlerinde her hükmün genelliğine binaen kadın; ticarette, ziraatta, sanayide, erkeğin çalışması gibi çalışır. Çünkü bu hususlarda şeriat koyucusunun hitabı insan için gelmiştir.
Yine kadın muameleler ve akitlerde/sözleşmelerde sözlü tasarrufların hepsini kullanabilir. Çünkü şeriat koyucusunun hitabı insan için geldi.
Kadın mülkiyet sebeplerinden herhangi bir sebeple mülk sahibi olabilir. Kendisinin veya başkasının uygun gördüğü bir şekilde mallarını çoğaltıp genişletebilir. Çünkü şeriat koyucusunun hitabı insan için geldi.
Kadın öğretim işini üstlenebilir, cihad yapabilir. Çünkü şeriat koyucusunun hitabı insan için geldi.
Kadın siyasetle uğraşabilir, siyasi partilere katılır, yöneticileri muhasebe eder. Çünkü şeriat koyucusunun hitabı insan için geldi.
Kadın genel olarak yaşamın işlerinin hepsine,
fark etmeksizin erkeğin katılması gibi bizzat katılabilir. Çünkü şeriat
koyucusunun hitabı insan için geldi.
[1] A’raf: 158
[2] Lokman: 33
[3] Bakara: 183
[4] Bakara: 185
[5] Bakara: 43
[6] Tevbe: 103
[7] Tevbe: 60
[8] Tevbe: 34
[9] Bakara: 275
[10] A’raf: 158
[11] Enfal: 24
[12] Al-i İmran: 132
[13] Bakara: 185
[14] Talak: 2