MADDE – 121

MADDE-121: “Fert fert toplumun tümünün ihtiyaçlarının tamamen karşılanmasını, lüks ihtiyaçlarını da yapılabilecek en üst seviyede temin edebilecekleri ortamların garantilenmesi gerekir.” Bu madde iki şıkka ayrılır. 1. Temel ihtiyaçların karşılanmasını garanti etmek. 2. Lüks ihtiyaçların karşılanmasına imkan hazırlamak. Birinci şıkka ait birçok delil mevcuttur. Bilindiği gibi Şari, kazanmayı ve rızk aramak için çalışmayı teşvik etmiş, rızık

MADDE-121: “Fert fert toplumun tümünün ihtiyaçlarının tamamen karşılanmasını, lüks ihtiyaçlarını da yapılabilecek en üst seviyede temin edebilecekleri ortamların garantilenmesi gerekir.”

Bu madde iki şıkka ayrılır.

1. Temel ihtiyaçların karşılanmasını garanti etmek.

2. Lüks ihtiyaçların karşılanmasına imkan hazırlamak.

Birinci şıkka ait birçok delil mevcuttur. Bilindiği gibi Şari, kazanmayı ve rızk aramak için çalışmayı teşvik etmiş, rızık için çalışmayı farz kılmıştır. Nitekim Allah (Y) şöyle buyurmaktadır:

فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ “Yerin omuzlarında gezin ve onun rızkından yiyin.”[1]

فَإِذَا قُضِيَتْ الصَّلاةُ فَانتَشِرُوا فِي الأرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ “Namaz kılındığı zaman yeryüzüne dağılınız ve Allah’ın fazlından (rızkından) isteyiniz.”[2]

Bu ayetler kazandığından insanın temel ihtiyaçların tamamının garantilenmesinde asıldır. Allahu Teâla çalışabilecek güçte olan erkeklere ihtiyaçlarını karşılamaları için çalışmayı farz kılmıştır. Şayet gücü olduğu halde çalışmazsa her farzı terk eden gibi cezalandırır. Şeriat kadınlar ve erkeklerden çalışma gücü olmayanların nafakalarının temin edilmesini çalışabilecek gücü olanlara farz kılmış ve gerektiğinde bu nafakanın tahsilini de devlete yüklemiştir. Nitekim kadının nafakasını temin etmek erkeğe farzdır. Rasulullah (u) şöyle buyurmaktadır:

وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Kadınlarınızın rızkını ve giyimini güzel bir şekilde temin etmek sizin üzerinize farzdır.”[3]

Çocukların nafakasını da babaya farz kılmıştır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Onların rızkı ve giyimi çocuğun kendisine ait olduğu baba üzerine farzdır.”[4]

Rasulullah (u); kocasının cimri bir adam olduğunu şikayet eden Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e şöyle demiştir:

خُذِي مَا يَكْفِيكِ وَوَلَدَكِ بِالْمَعْرُوفِ “Bilinene (içerisinde yaşadığın şartlara) uygun bir şekilde sana ve çocuğuna yetecek miktarda al.”[5]

Şeriat bakıma muhtaç oldukları takdirde yakın akrabaların nafakasını karşılamayı da zengin olan akrabaya farz kılmıştır. Ayette: “Onların yiyeceği ve giyeceği maruf ile çocuğun kendisine ait olduğu baba üzerine farzdır” ifadesinden sonra;

وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَلِكَ “Mirasçıya düşen de bunun gibidir”[6] denilmektedir.

Böylece şeriat çalışıp kazanmak mecburiyetinde olmayan kadının nafakasının temin edilmesini mutlak olarak erkeğe farz kılmıştır. Ayrıca fakir oldukları takdirde gücü yetmeyen erkelerin nafakasını temin etme görevini de yakın akrabaya farz kılmıştır. Nafaka temini kendisine vacib olan herhangi bir kimse bulunmadığı, yahut bulunduğu halde nafaka verecek gücü olmadığı durumda nafakayı temin etme sorumluluğu  Beytülmalın yani Devletindir. Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (u) şöyle buyurmaktadır:

مَنْ تَرَكَ كَلا فَإِلَيَّ وَرُبَّمَا قَالَ إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ وَمَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِوَرَثَتِهِ “Kim ölür de geride bakıma muhtaç ailesi kalırsa onların bakımları bana aittir. Kim de geride mal bırakırsa bu mal mirasçılarına aittir.”[7]

Hadis, kendisine bakacak çocuğu veya babası olmayan ve  güçsüz olan herkesi kapsamaktadır. Başka bir rivayette ise şöyle denilmektedir:

مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِوَرَثَتِهِ وَمَنْ تَرَكَ دَيْنًا أَوْ ضَيَاعًا فَعَلَيَّ “Kim bir mal bırakırsa o mal varislerine aittir. Kim de muhtaç aile bırakırsa onun bakımı bize aittir.”[8]

Zira Hadiste geçen (ضياعاً) kelimesi “aile” anlamına gelmektedir. Kamus el-Muhit’te şöyle denilir: صياعاً aile demektir veya onların aileleri demektir.”

Bu delillere göre fakir olan kimse eğer kadın ise, onun temel ihtiyaçlarını temin etmeyi Şeriat garanti etmiştir. Eğer fakir olan kimse çalışmaktan aciz olan yahut kazancı temel ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmayan bir erkek ise yine Şeriat, bu delillere göre böylelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamayı da garanti etmiştir. Şer’î bakımdan güçsüz iki kısımdır:    

1- Hakikaten aciz ve güçsüz, çalışmaya gücü olmayan kimse demektir.

2- Hükmen aciz olan kimse demektir. Böyle bir kimse geçimini sağlayacak herhangi bir iş bulamayan kimse demektir.

Bunların her ikisi de acizdir. Bu delillerin delaleti ile Şeriat, kadının ve hakikaten veya hükmen aciz olan erkeğin temel ihtiyaçlarını temin etmeyi garanti etmiştir. Bu görevi, kocaya veya yakın akrabaya vacib kılarak bu garantiyi tahakkuk ettirir. Onlara bakacak kimse bulunmadığı takdirde ise bu görevi Beytülmala yani Devlete havale eder. Şeriat bu nafakanın teminini Devlete yüklerken devlette bunlar için özel bir bölüm ayırır. Allahu Teâla’nın:

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ … وَاِبْنِ السَّبِيلِ “Sadakalar ancak fakirler, miskinler…. ve yolda kalanlara verilir”[9] ayeti gereğince  beytülmala fakirler için harcanmak üzere zekat fonu konulmuştur.

 Eğer zekat bu hususa kafi gelmezse o zaman Rasulullah (u)’in:

مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِوَرَثَتِهِ وَمَنْ تَرَكَ دَيْنًا أَوْ ضَيَاعًا فَعَلَيَّ “Kim bakılmaya muhtaç kimseler bırakırsa onlara bakmak da bize aittir.”[10] hadisi ile;

الإمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İmam çobandır ve güttüklerinden (yönetimi altında bulunanlardan) sorumludur”[11] hadisi gereğince gerekli harcamalar Beytülmalın diğer gelirlerinden karşılanır. 

İmamın halka karşı en büyük sorumluluğu, onların temel ihtiyaçlarını karşılamayı garantilemektir. Dolaysı ile bakıma muhtaç kimselerin nafakaları Beytülmalın gelirlerinden temin edilir. Zira Devletin sorumluluklarından birisi de fakirin nafakasının temin etmektir. Eğer  Beytülmal’ın sabit gelirleri harcamalarda kafi gelmezse; bu harcamalara yetebilecek kadar Müslümanlara vergi konur. Harcamaları karşılayabilecek malı Beytülmal’a koymak için bu vergiler gerekirse kuvvet kullanılarak Müslümanlardan tahsil edilir. Çünkü Halifenin vergi koyacağı yerlerden birisi de budur. Zira bu harcamalara zekat gelirleri kafi gelmezse ve Beytülmal’ın sabit gelirleri de buna yetmezse o zaman bütün Müslümanlara vergi farz olur. Rasul (u) şöyle demiştir:

وَأَيُّمَا أَهْلُ عَرْصَةٍ أَصْبَحَ فِيهِمُ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللَّهِ تَعَالَى “Herhangi bir yerde bir adam aç olarak sabahlarsa, oranın halkı Allah’ın yardımından uzak olur.”[12]

Talebi içeren bir ihbar niteliğinde olan bu hadisin kınama ifadesi ile beraber gelmiş olması, talebe kesinlik kazandırmaktadır. Dolayısıyla verginin Müslümanlar üzerine bir farz olduğuna delalet eder. Halife bu vergiyi Müslümanlara emreder. Gerektiğinde zor kullanarak da olsa onlardan tahsil eder. Çünkü bu bir farzı yerine getirmek demektir. İşte bunlar, toplumun her ferdinin teker teker temel ihtiyaçlarını karşılamak hususundaki garantiyi şeriatın farz kıldığına, bu ihtiyaçları karşılamak hususunda gerekli gelirleri tayin ettiğine, bunun yapılmasını ve devamını garanti ettiğine delalet eden delillerdir.

Buraya kadar anlatılanlar toplumun teker teker her ferdinin ihtiyaçlarını karşılamak hakkındadır. Her fert için hayatın gereği olan temel ihtiyaçların neler olduğuna gelince: Temel ihtiyaçlar; yiyecek, giyecek ve meskendir. Şer’î deliller nafakayı kapsar şekilde varid olmuşlardır. Nafaka ise yiyeceği, giyeceği ve meskeni içermektedir. Ayrıca temel ihtiyaçların yiyecek, giyecek ve meskenden ibaret olduğuna delalet eden başka deliler de vardır. Bu üç temel ihtiyacın dışındakiler fazla ve ziyade olanlardır. Nafakanın yiyecek, giyecek ve meskenden ibaret olduğuna dair deliller şunlardır: Allahu Teâla şöyle demiştir:

وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Onların yiyeceği ve giyeceği maruf ile çocuğun kendisine ait olduğu baba üzerine farzdır.”[13]

أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ “Günücünüz yettiği kadar o kadınları kendi oturduğunuz yerde oturtun.”[14]

مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ “Ehlinize yedirdiğinizin ortalamasından.”[15]

Bu ayetlerde Allah (Y) nafakayı yiyecek, giyecek ve mesken olarak beyan etmiştir. Rasul (u)’de kadınlardan bahsederken şöyle buyurmaktadır:

أَلإ وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ “Dikkat edin, onların sizin üstünüzdeki hakları ise yiyecekleri ve giyecekleri hususunda onlara iyi davranmanızdır.”[16]

Başka bir hadiste ise:

وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Onların sizin üzerinizdeki hakkı onları güzelce yedirip giydirmenizdir.”[17]

Bu deliller hem nafakaların hem de temel ihtiyaçların yiyecek, giyecek ve meskenden ibaret  olduğuna dair delillerdir.

Yiyecek, giyecek ve meskenin temel ihtiyaçlar olup bunların dışındaki diğer ihtiyaçların fazlalık olduğunun delili Rasul (u)’den rivayet edilen şu hadislerdir:

“Kim evinde emin olarak sabahlar, vücudu sıhhatli ve yanında da gününün rızkı ve azığı varsa sanki ona bütün dünya verilmiştir.”

Başka bir hadiste ise:

“İnsan oğlunun sahip olduğu tek şey, kendisiyle açlığını giderdiği bir parça ekmek, susuzluğunu giderdiği bir içimlik su, avret mahallini örttüğü bir parça örtüdür. Bundan fazla olanlar ziyadedendir.”

Bu iki hadiste zikredilen yiyecek, giyecek ve meskenin temel ihtiyaçları, bundan fazla olanın ise ziyadeden olduğudur. Bu hadislerden açıkça anlaşılan bu üç hususun temel ihtiyaç olduğudur. Bu iki hadis asli ve temel ihtiyaçların yiyecek. giyecek ve mesken olduğuna, bundan ziyade olanların ise temel ihtiyaçlar olmadığına nass olarak delalet ederler. Bu üç hususun karşılanmasıyla temel ihtiyaçlar karşılanmış olur. Bu sebeple bütün bu deliller halktan her ferdi teker teker temel ihtiyaçlarının karışlanmasının garanti edilmesinin vucbiyetine delalet ederler.

Karşılamanın külli bir karşılama olmasının nedeni, temel ihtiyaçların nasslarda “maruf” kelimesi ve “yeterli olacağı kadar” kelimeleri ile ifade edilmesine dayanmaktadır. Allahu Teâla’nın: “Onların yiyeceği ve giyeceği maruf ile çocuğun kendisine ait olduğu baba üzerine farzdır” ayetinde geçen “Maruf ile” kelimesi ve Rasulullah (u)’in: “Kadınların yiyeceklerini ve giyeceklerini maruf ile temin etmek sizin (erkeklerin) görevinizdir” hadisinde geçen “maruf ile” kelimeleri ve Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e söylediği: “Maruf ile sana ve çocuğuna yetecek kadar al” hadisinde geçen  “yetecek kadar” ifadesi insanlarca bilinen ve onlar arasında maruf olan bütün temel ihtiyaçlara yetecek miktar anlamına gelmektedir. Hadiste yeterlilik şartı vardır. Yiyecek, giyecek ve barınak ihtiyaçları tam anlamıyla karşılanabilme şartı vardır. Ancak bu şartın yanında bir de yeterliliğin maruf ile olması şartı vardır. Karşılanması gereken yeterlilik en alt seviyede bir yeterlilik olmaktan öte, maruf şartını sağlayacak şekilde içerisinde yaşanılan ortamda  insanların genelinin sahip oldukları hayat standardı seviyesinde olması gerekmektedir. Böylece ihtiyacı karşılamanın bütünsel bir karşılama olduğu sabit olmaktadır. Buraya kadar anlatılanların tamamı bu maddedeki birinci şıkkın delilleridir.

Bu maddenin ikinci bölümünü oluşturan lüks ihtiyaçları karşılayabilme imkanının oluşturulmasına gelince: Erkeklerden çalışabilecek gücü bulunan kimselerin çalışmasının farziyeti, temel ihtiyaçları karşılamanın farziyetine delil olduğu gibi lüks ihtiyaçların karşılanmasına imkan sağlamaya da delildir. Çünkü delil, kazanca teşvik hususunda mutlak olup temel ihtiyaçların karşılanması ile sınırlı değildir. Bu da insanın kendi kazancından birtakım lüks ihtiyaçlarını karşılayabileceğinin meşruiyetine delildir. Aynı zamanda temiz şeylerden faydalanmanın mübah oluşu lüks ihtiyaçların karşılanmasına imkan sağlamaya da delildir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ “Size verdiklerimizin temizlerinden yiyin.”[18]

قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنْ الرِّزْقِ “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz malları kim haram kılabilir.”[19]

وَلإ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمْ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Allah’ın kendi fazlından olarak kendilerine verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun kendileri için bir hayır olduğunu zannetmesinler. Aksine bu cimrilik, onlar için bir şerdir. Kıyamet günü cimrilik yaptığı şeyler, boyunlarına bir takı olarak takılacaktır.”[20]

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لإ تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكُمْ “Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın.”[21]

لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ “Gücü olan kimse gücünden infak etsin.”[22]

وَلإ تَنسَ نَصِيبَكَ مِنْ الدُّنْيَا “Dünyadan da nasibini unutma.”[23] Bu deliller herkesin lüks ihtiyaçlarını karşılayabilmesinin mübah olduğuna delalet ederler. Ayrıca, cimriliği yasaklayan, temiz şeylerden faydalanmaya mani olmayı kınayan deliller de lüks ihtiyaçların karşılanabilmesinin şeriat tarafından mübah kılındığına dair delillerdendir. Bu maddenin ikinci şıkkının delileri de budur.


[1] Mülk: 15

[2] Cuma: 10

[3] Müslim, K. Hac, 2137

[4] Bakara: 233

[5] Buhari, K. Nafakat, 4945

[6] Bakara: 233

[7] Ebu Davud, K. Feraid, 2512

[8] İbni Mace, K. Ahkam, 2407

[9] Tevbe: 60

[10] İbni Mace, K. Ahkam, 2407

[11] Buhari, K. Cemaat, 844

[12] Ahmed b. Hanbel, Müs. Mükessirin min es’Sahabe, 4648

[13] Bakara: 233

[14] Talak: 6

[15] Maide: 89

[16] İbni Mace, K. Nikah, 1841

[17] Müslim, K. Hac, 2137

[18] Bakara: 57

[19] A’raf: 32

[20] Al-i İmran: 180

[21] Maide: 87

[22] Talak: 7

[23] Kasas: 77

Diğerleri