MADDE-156: “Devlet bütün sanayi sahalarını ve bununla ilgili işleri denetler. Kamu mülkiyetine dahil hususlarla alakalı olan ve onu ilgilendiren sanayi işlerini ise doğrudan yürütür.” Bu madde iki bölümdür; biri, bütün sanayi ve sanat sahalarını devletin denetlemesi. İkincisi, bazı sanayi sahalarını bizzat devletin işletmesi ve bununla ilgili hususları yürütmesi. Birinci şık: bunun delili Rasul’ün (u) sanayi
MADDE-156: “Devlet bütün sanayi sahalarını ve bununla ilgili işleri denetler. Kamu mülkiyetine dahil hususlarla alakalı olan ve onu ilgilendiren sanayi işlerini ise doğrudan yürütür.”
Bu madde iki bölümdür; biri, bütün sanayi ve sanat sahalarını devletin denetlemesi. İkincisi, bazı sanayi sahalarını bizzat devletin işletmesi ve bununla ilgili hususları yürütmesi.
Birinci şık: bunun delili Rasul’ün (u) sanayi sahasında ferdin mülk sahibi olabileceğini kabul ve tavsiye etmiş olmasıdır. Mesela; ayakkabı, kılıç. elbise ve benzeri sektörlerde ferdi teşebbüs meşrudur. Nitekim Rasul (u) bazı kimselerden yüzük, bazılarından minber yapmasını istemişti. Bu hareketleri, sanayi sahasına devlet değil fertlerin hakim olmasına delalet eder. Yani sanayi işlerini devlet değil fertler yapar. Ziraatta olduğu gibi, Ancak devlet, bu sahalara ait genel prensipler ve idari kararlar getirebilir. Zira Rasul (u) şöyle buyurmuştur:
الامَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İmam da kendi tebaasından sorumludur.”[1]
Onun için sanayinin daha olumlu bir şekilde gelişebilmesini temin yolunda yardımcı birtakım prensip ve metotlar geliştirir. Pazarlar açar ve sanayi ile ilgili gerekli ham maddenin teminine ve daha benzeri birtakım işlere yardımcı olur.
İkinci şıkka gelince: Bunun delili Peygamber (u)’in bir hadisinden istinbat edilen “Sanayi/fabrika ürettiği mamulün hükmünü alır” anlamındaki şer’î kaidedir. Enes’ten rivayet edilen o hadiste, “Rasul (u) şarap hakkında on kişiyi lanetledi: Sıkan, sıktıran…” Böylece içki yapma işinin de haram olduğu belirtilmiştir. Çünkü bu işte, içki yapıldığı için içkinin hükmünü alır. Halbuki mücerret olarak üzüm sıkma haram değildir. Böylece ürettiği malın hükmünü alır ve bu geneldir.
Buna göre kamu mülkiyetine ait maddeleri üreten
fabrika ve işyerleri de kamu mülkiyeti olur. Çünkü bu, ürettiği maddenin
hükmünü alır. Kamu mülkü demek bütün Müslümanların mülkü demektir. Böyle bir
hüviyete haiz yerlerde, başkasının mülkiyetini engellemek, onların da istifade
etmelerine mani olacak bir veya birkaç kişinin müstakil olarak bu yerleri
işletmesi doğru değildir. Bundan dolayı, Halife, bizzat bu gibi yerlere ait
icraatı kendisi yürütür. Fertlerin bu gibi yerleri işletmesine ve oraları mülk
edinmelerine mani olur. Çünkü, böyle yerlerin, fertlere mülk olarak verilmesi,
başkalarının ondan istifade etmelerine engel olur. Bunun için, devlet kamu mülkiyetine
dahil olan işyerlerini, bizzat kendisi işletir. Mesela: benzin, demir, altın
gibi madenleri çıkarmak hususundaki işler devlet tarafından icra edilir. Ancak,
devlet, işlettiği bu yerlerin gelirlerinden bir kısmını o yerlerin ve
sektörlerin özel masraflarına ve diğer işler için aldıktan sonra geri kalan
kazancı Beytülmalın özel bir fonuna kor. Çünkü, bu gibi kaynak ve gelirler,
devlet mülkiyeti değil kamu mülkiyetidir.
[1] Buhari, K. İstikrad, 2232