MADDE – 43

MADDE-43:   “Tefviz muavinin tayininde, tayinin şu iki hususu kapsaması şartı koşulur: Birincisi; bakışın genel olması. İkincisi; niyabetlik/vekâletlik. Onun için halifenin ona; “Ben seni bana olan hususta bana naib olarak tayin ettim.” demesi veya bu manada bakışın genelliği ve naibliği kapsayan sözler söylemesi gerekir. Şayet bu tayin bu şekilde olmazsa o kişi muavin olmaz. Ancak bu

MADDE-43:   “Tefviz muavinin tayininde, tayinin şu iki hususu kapsaması şartı koşulur: Birincisi; bakışın genel olması. İkincisi; niyabetlik/vekâletlik. Onun için halifenin ona; “Ben seni bana olan hususta bana naib olarak tayin ettim.” demesi veya bu manada bakışın genelliği ve naibliği kapsayan sözler söylemesi gerekir. Şayet bu tayin bu şekilde olmazsa o kişi muavin olmaz. Ancak bu şekilde bir tayinle tayin edilen kişi tefviz muavini yetkilerine sahip olur.”

Bunun delili, muavinin işinin vakıasıdır. zira o halifenin naibidir. Burada naiblik bir sözleşmedir. Sözleşmeler ancak açık sözle sahih olurlar. Onun için muavinin tayininde, tayinin halifeye naibliğe delâlet eden lafızla meydana gelmesi şart koşulur. Ayrıca muavinin vakıası, muavinin halifenin yönetimde sahip olduğu bütün yetkilere sahip olmasıdır. Onun için onun tayininin her şeyde genel olması gerekir. Yani tayininin bakışın genelliğine delâlet eden bir lafzı içermesi gerekir. Başka bir deyimle; tayinin, onun yönetim yetkilerinin hepsine sahip olduğuna delâlet eden bir lafzı içermesi gerekir. Meselâ; halife, muavin olacak kişiye şöyle demelidir: “Seni, bana ait olan hususta kendime naib olarak tayin ettim.” veya “Niyabetine güvenerek seni vezir yaptım.” v.b.

Halife, muavin olacak kişiye genel bakış yetkisini (yönetim işlerine genel bakma yetkisini) verir de “bana naib olarak” tabirini kullanmazsa, o zaman bu sözleşme veliahd sözleşmesi olur, vizâret/yardımcılık sözleşmesi değil. Veliahdlık ise batıl olduğu için o sözleşme de batıl olur.

Eğer halife, genel bakış yetkisini açıkça beyan etmeden muavin olacak kişiyi sadece naiblikle sınırlandırırsa, o zaman hangi hususta ona naib kıldığı anlaşılmaz, kapalı kalır. Onu naib kıldığı husus genel mi, özel mi, tenfiz mi (uygulama mı), tefviz mi (tam yetki mi) olduğu belli olmaz. Böylece o kişi için vezirlik sözleşmesi tamamlanmış olmaz.

Halife, muavin olacak kişiye; “Yargı işlerinde bana naib ol” veya “Polisiye işlerinde bana naib ol” veya “Öğretim işlerinde bana naib ol” v.b. dediğinde vizâret (yardımcılık) sözleşmesi tamamlanmış olmaz ve o kişi muavin olmaz.

Onun için tefviz muavinin tayininde mutlaka muavinin vakıasına delâlet eden lafızların olması gerekir. Muavinin vakıası ise; halifeye naibliktir, halifeye ait olan tüm yetkileri almaktır. Yani tefviz muavini için yapalacak vizâret/yardımcılık sözleşmesinde mutlaka şu iki şartı kapsayan lafzın olması gerekir: Birincisi; bakışın genelliği. İkincisi; naiblik. Eğer sözleşmede açıkca bu iki şartı kapsayan lafız olmazsa, tefviz muavini için vezirlik sözleşmesi tamamlanmaz.

Halife, birden fazla muavin tayin ettiğinde, onlardan her birisi işlere genel bakış yetkisi bakımından halifenin sahip olduğu hususa sahip olur. Onun için halifenin yönetimlerinde kollektif yetkiyle iki muavin tayin etmesi caiz değildir. Çünkü yönetimi yüklenmek/yöneticilik ferdîdir. Eğer halife, yönetimi o ikisine böyle yüklerse, her ikisinin tayini de batıl olur. Çünkü bu tayin emirlik için bir tayindir. Emirlik için tayin ise, Rasul (u)’in şu sözünden dolayı ancak bir kişiye olur:

فَلْيُؤَمِّرُوا أَحَدَهُمْ “İçlerinden birisini emir yapsınlar.”[1]

فأمروا أحدهم “İçinizden birisini emir yapın.”

İşte bu, emirlik tayininin sıhhati hakkında bir şarttır. Bu durum, halife iki kişiyi aynı vakitte muavin tayin ettiğinde söz konusudur. Eğer o iki kişinin tayinleri farklı vakitlerde ise ve onlardan birisi diğerinden önce tayin edilmiş ve tayini yukarıdaki şartlara haiz ise önce tayin edilenin tayini sahih, sonra tayin edilenin tayini batıl olur…


[1] Ebu Davud, K. Cihad, 2241

Diğerleri