MADDE-61: “Ordu için sancak ve flamalar yapılır. Halife, ordu komutanlığına tayin ettiği kimseye sancağı teslim eder. Flamaları ise alay komutanları verir.” Bu maddenin delili, Rasul (u)’in fiilidir. Zira Rasul (u), ordu için flamalar ve sancak edinmiştir. Nitekim İbn Abbas dedi ki: “Nebî (u)’in bayrağı siyahtı ve sancağı beyazdı.” İbn Abbas, Ebu Şeyh’in rivayetinde diyor ki:
MADDE-61: “Ordu için sancak ve flamalar yapılır. Halife, ordu komutanlığına tayin ettiği kimseye sancağı teslim eder. Flamaları ise alay komutanları verir.”
Bu maddenin delili, Rasul (u)’in fiilidir. Zira Rasul (u), ordu için flamalar ve sancak edinmiştir. Nitekim İbn Abbas dedi ki: “Nebî (u)’in bayrağı siyahtı ve sancağı beyazdı.” İbn Abbas, Ebu Şeyh’in rivayetinde diyor ki: “Nebî (u)’in bayrağı üzerinde لا اله الا الله محمد رسول الله yazılıydı.” Bera b. Àzib’den rivayetle kendisine Rasulullah (u)’in bayrağının nasıl olduğu hakkında sorulunca dedi ki: “O, nemreden yapılmış dört köşeli siyah idi.” (نمرة) “nemre” bir çeşit ipekten elbise kumaşıdır. El-Kamus el-Muhit’de: “Nemre; ferha gibi buluttan bir küçük parçadır. Çoğulu (نمر) “numar” dır. “Nemre”, üzerinde beyaz ve siyah çizgiler bulunan ipek ve kadifeden kumaştır ya da bedevilerin giydiği yünden yapılmış hırkadır.”
Rasul (u)’in “ukâb” denilen siyah yünden yapılmış üzerine لا اله الا الله محمد رسول الله “Lâ ilahe illa Allah Muhammedun Rasulullah” yazılı bir bayrağı vardı. Haris b. Hasân el-Bekri’den rivayetle dedi ki: “Medine’ye vardık. Sonra baktık ki Rasulullah (u) minberin üzerinde idi. Bilâl da kılıcı kuşanmış olarak onun önünde ayakta duruyordu. Daha sonra siyah flamalar gördüğümde, “Bu flamalar nedir?” diye sordum. Dediler ki: “Amr b. el-Às bir gazveden geldi.””
Tirmizi’nin rivayetinde bu husus şu lafızdadır: “Medine’ye geldim ve mescide girdim. Mescidi tıklım tıklım insanlarla dolmuş buldum. Orada bir çok siyah flamalar gördüm. Bilâl kılıcı kuşanmış Rasulullah (u)’in huzurunda duruyordu. “Bu insanlar niçin burada toplanmışlar?” diye sordum. Dediler ki: “Rasulullah, Amr b. el-Às’ı bir gazveye göndermek istiyor.””
Câbir’den rivayet edildiğine göre: “Nebî (u), Mekke’ye giderken sancağı beyaz idi.” Nesâi’nin Enes’ten rivayet ettiğine göre: “İbn Ummi Mektum’un yanında Nebî (u)’in hazır olduğu bazı gazvelerde bir siyah bayrak vardı.” Yine Enes’in rivayetine göre: “Nebî (u), Usâme b. Zeyd’i Rumlarla savaşmak için hazırlanan orduya emir tayin ederken ordunun sancağını ona kendi eliyle teslim etti.”
Bayrak, sancaktan başkadır. Ebu Bekir b. el-Arabi dedi ki: “Sancak, bayraktan başkadır. Sancak, mızrağın ucuna takılır ve ona sarılır. Bayrak ise, mızrağa bağlanıp rüzgarın dalgalandıracağı şekilde sarkıtılır.”
Tirmizi de, sancak ile bayrak arasındaki farkı açıklamak istemiştir. Sancağı açıklamış ve yukarıda geçen Câbir hadisini rivayet etmiştir. Sonra bayrağı açıklamış ve yukarıda geçen Berâ hadisini rivayet etmiştir.
Flama; harb esnasında kullanılıyor ve harb komutanının yanında bulunuyordu. Mu’te Savaşı ile ilgili hadiste geçtiği gibi, “…Zeyd öldürülünce, flamayı Cafer aldı…”
Sancak ise; ordu karargahının yüksek bir yerine karargaha işaret olması için dikilir ve o ordunun emrine verilirdi. Usame’nin Şam’a gönderilmesi ile ilgili hadiste geçtiği gibi; “Rasul (u), sancağı ona kendi eliyle teslim etti.” Yani Rasul (u), onu ordunun başına emir olarak tayin ettiğinde sancağı ona kendi eli ile teslim etti.
Böylece bayrak ile sancak arasındaki fark şudur: Sancak, mızrağın ucuna bağlanır ve ona sarılır. Sancağa “alame” (işaret) denir. Sancak, bayraktan daha büyüktür, ordu komutanının bulunduğu yeri gösterir. Ordu komutanı nereye giderse sancak da oraya götürülür.
Bayrak ise, sancaktan küçüktür. O, mızrağa bağlanır ve rüzgarın dalgalandırmasına terk edilir. Ona harb komutanı sahiblik eder. Bayrağa “ümmül-harb” (savaşın anası) adı verilir. Bir ordu için bir tek bayrak olur. Fakat ordunun tümenleri, alayları, bölükleri, seriyeleri (küçük askerî birlikler) için özel flamalar olur.
İslâm’da ilk bağlanan sancak, Abdullah b. Cahş’ın sancağıdır. Said b. Mâlik el-Ezdi’ye üzerinde bir beyaz hilâl olan siyah bir bayrak teslim olunmuştu.
Bütün bunlar; ordu için bayrak ve sancakların olmasının kaçınılmaz olduğuna ve sancağı orduya emir tayin ettiği kişiye halifenin verdiğine delâlet ediyor. Flamaları ise, halifenin teslim etmesi caiz olduğu gibi alay komutanlarının teslim etmeleri de caizdir. Bayrakları halifenin teslim etmesinin caiz oluşu şu rivayetten dolayıdır: Seleme’den rivayet olunur ki, Nebî (u) şöyle demiştir:
لاعْطِيَنَّ الرَّايَةَ رَجُلاً يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أَوْ يُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ قَالَ فَأَتَيْتُ عَلِيًّا “Muhakkak ki ben bayrağı; Allah ve Rasulü’nü seven, Allah ve Rasulü’nün de kendisini sevdiği bir adama vereceğim.” Sonra onu Ali’ye verdi.”[1]
Bayrağı alay komutanlarının vermesinin caiz oluşunu
da Haris b. Hassân el-Bekri’nin yukarıda geçen rivayetinden anlaşılıyor: “Her
taraf siyah bayraklarla dolu idi.” Bunun manası: Orduda bir tek
komutan olduğu halde bir çok bayraklar ardı. Ordunun o komutanı Amru b. el-Às
idi, ister gazveden dönmüş olsun ister gazveye gidiyor olsun. Bu demektir ki; o
bayraklar bölük komutanlarıyla beraberdi. Halbuki onları o bölüklere
Rasulullah’ın tayin ettiğine delâlet eden bir husus yoktur. Fakat halifenin; bayrakları
birlik komutanlarına teslim etmeleri yetkisini alay komutanlarına vermesi
caizdir. Her ne kadar bayrakları ilgili komutanlara halifenin vermesi de alay
komutanının vermesi caiz olsa da yani mübah olsa da tanzim açısından alay
komutanının vermesi daha uygundur.
[1] Müslim, Cihad ve’s Seyr, 3372