MADDE -77: “Muhtesib, kendilerinde muhtesibte aranan şartlar mevcud olan kimseleri kendisine vekiller olarak seçip çeşitli yerlere gönderme hakkına sahiptir. Onun seçip gönderdiği kişilerin, tayin edildikleri bölge ya da mahallede yetkili kılındıkları Kaza işlerinde hisbe vazifesini yerine getirme yetkileri vardır.” Bu madde; muhtesibin halife tarafından tayinin ona kendisine vekil tayin etme hakkının, kendi yerine başkasını vekil
MADDE -77: “Muhtesib, kendilerinde muhtesibte aranan şartlar mevcud olan kimseleri kendisine vekiller olarak seçip çeşitli yerlere gönderme hakkına sahiptir. Onun seçip gönderdiği kişilerin, tayin edildikleri bölge ya da mahallede yetkili kılındıkları Kaza işlerinde hisbe vazifesini yerine getirme yetkileri vardır.”
Bu madde; muhtesibin halife tarafından tayinin ona kendisine vekil tayin etme hakkının, kendi yerine başkasını vekil kılma hakkının verilmesini kapsamasıyla kayıdlıdır. Amma muhtesibin tayini, başkadı tarafından olduğunda yukarıdaki şarta ilâveten başkadının tayininin, tayin ettiği kadılara kendilerine vekil atama hakkını verme yetkisini kapsaması şartı da koşulur. Başkadının tayini, kendisine bu yetkiyi kapsamadığında onun tayin ettiği kadılara kendisine vekil tayin etme hakkı veremez. Buna bağlı olarak da muhtesib için kendisine vekil tayin etme hakkı olmaz.
İster muhtesib olsun, ister kadı, ister ise mezalim kadısı olsun kadı, ancak halife kendisine yetki verdiğinde ya da Kaza/yargı valisine yani başkadıya tayin ettiği kadılara kendilerine vekil tayin etme hakkı verme yetkisi verdiğinde, kendisine vekil tayin etme hakkına sahip olur. Şöyle ki: Muhtesib, belirli bir yargı işine yani hisbe yargısına tayin edilmiştir. O halde kendisine yerine bakacak vekil tayin etme hakkı verilmediğinde, yerine başkasını vekil tayin etme yetkisine sahip olmaz. Kadı ve mezalim kadısı da aynı şekildedir. Zira onlardan herbirisi, tayin metninin içerdiği sahada Kaza/yargı için tayin olunmuşlardır. Tayin metninin kapsamı dışında kalan bir yetkiye sahip değillerdir. Yani tayin sözleşmesinde belirtilmedikçe, onlar kadı tayin etme haklarına sahip değildirler.
Bunun için muhtesib, tayin emrinde belirtilmedikçe kendisine muhtesiblik işlerini yapacak vekil tayin etme hakkına sahip olmaz.
Kadı’nın kendisine vekil tayin etmesinin caiz oluşu; Rasul (u)’e bir dava getirildiğinde o davaya kendi yerine bakacak bir kişiyi tayin etmesinden dolayıdır. Nitekim bir bedevi Arabı hizmetçisi bulunduğu bir adamın, karısıyla zina eden oğlunun durumunu gelip Rasul (u)’e haber vererek hakkındaki hükmü öğrenmek isteyince, Rasul (u) bu hadise hakkında şöyle dedi:
وَاغْدُ يَا أُنَيْسُ إِلَى امْرَأَةِ هَذَا فَإِنِ اعْتَرَفَتْ فَارْجُمْهَا “Ey Üneys, -Esleme kabilesinden bir adam- bu adamın (bahsettiği) o kadına git sor. Eğer o kadın itiraf ederse recm et.”[1]
Bu delâlet ediyor ki, kadı kendisine sunulan bir hususta kendisine vekâleten hüküm eden vekil gönderebilir. Bu muhtesib için de aynıdır. Zira o da bir kadıdır. Ancak kadının vekil tayini doğru olması için vekiline yargı yetkisini yani davaya bakma ve hüküm verme yetkisini tam olarak vermesi şart koşulur. Çünkü Kaza/yargı, şer’î hükmü bağlayıcı bir şekilde haber vermektir. Kaza/yargı, bu anlamda bölünme kabul etmez. O halde kadının vekilini sadece davaya bakması için tayin edip hüküm verme yetkisi vermemesi doğru olmaz. Bilâkis onu kâmil bir tayinle tayin eder ki, bir kadı olsun ve yargı sahih olsun. Hatta kadı, bilfiil hükmetmese bile işi sahih olur. Çünkü onun tarafından hüküm vermesi şart koşulmaz. Zira bir kadı, bir davaya bakar ve onu tamamlamaz, hüküm vermeden görevinden alınırsa başka bir kadı aynı davaya bakar ve hüküm vermesi caizdir. Aynı şekilde kadı’nın vekili hakkında da hüküm vermesi şartı koşulmaz. Fakat onun tayininde ona davaya bakma ve hüküm verme yetkisinin verilmesi yani tayin edildiği hususta kadılık yetkilerinin tamamıyla bir kadı olarak tayin edilmesi şartı koşulur.
Muhtesib için de aynı şekildedir. Muhtesib, kendisine tayin edildikleri olaylar ve mekanda davaya bakma ve hüküm verme yetkilerine sahip vekiller tayin eder, eğer kendisinin tayini ona vekil tayin etme hakkı veriyorsa.
Muhtesibin, kendisine vekil tayin ettiği keşiler hakkında; müslüman,
adâlet sıfatına sahip, akil-baliğ, kazada (yargıda) baktığı hususlarda fakih
olması şartı koşulur. Yani muhtesibin kendisine vekil olarak tayin ettiği
kişide, muhtesib için aranan şartların aynısı koşulur. Çünkü onun vekili de
kendisi gibi bir kadıdır.
[1] Buhari, K. Vekalet, 2147