MADDE -83: “Mezalim kazasında/yargısında, Kaza/yargı meclisi şart olmadığı gibi, davalının çağrılması ve davacının bulunması da şart değildir. Mezalim mahkemesinin mezalim hususunda hiç bir davalı olmasa bile mezalime bakma hakkı vardır.” Bunun delil şöyledir: Bu davaya bakmak için Kaza/yargı meclisi olması şartını belirleyen delil, davalının olmayışından dolayı mezalim mahkemesine mutabık düşmemektedir. Zira mezalim mahkemesinde davalının olmasına
MADDE -83: “Mezalim kazasında/yargısında, Kaza/yargı meclisi şart olmadığı gibi, davalının çağrılması ve davacının bulunması da şart değildir. Mezalim mahkemesinin mezalim hususunda hiç bir davalı olmasa bile mezalime bakma hakkı vardır.”
Bunun delil şöyledir: Bu davaya bakmak için Kaza/yargı meclisi olması şartını belirleyen delil, davalının olmayışından dolayı mezalim mahkemesine mutabık düşmemektedir. Zira mezalim mahkemesinde davalının olmasına gerek yoktur. Mezalim mahkemesi, herhangi bir kişi hakkında dava açmasa da her mezalime bakar. Yine hakkında dava açılan kişinin mahkemede bulunması zarureti de yoktur. Çünkü, mezalim mahkemesi davalının hazır bulunmasına gerek duymadan mezalim davasına bakar. Çünkü, o mezalimi dikkatle inceler, araştırır.
Buna binaen Kaza meclisini şart koşan delil mezalim mahkemesine intibak etmez. O delil, Rasul (u)’in şu sözleridir:
أَنَّ الْخَصْمَيْنِ يَقْعُدَانِ بَيْنَ يَدَيِ الْحَكَمِ “Anlaşmazlığa düşmüş iki kişi, hakimin huzurunda otururlar.”[1]
إِذَا جَلَسَ إِلَيْكَ الْخَصْمَانِ “Anlaşmazlığa düşmüş iki kişi, gelip huzurunda oturduklarında..”[2]
Buna binaen mezalim mahkemesi, mezalimden herhangi bir olay vukuu bulmasıyla bir şeyle kayıdlı olmaksızın, ne mekan, ne zaman, ne Kaza/yargı meclisi, ne de başka bir şeyle kayıdlı olmaksızın mutlak olarak mezalime bakar. Ancak kendisine heybet ve büyüklük veren, kendisini kuşatan yetkileri bakımından bu mahkemenin yerine bakılır. Seladdin zamanında Mısır’da ve Şam’da mezalime bakan sultan meclisi vardı ve bu meclise “Dâr-ül Adl” (Adalet Yeri) denilirdi. Burada sultana vekiller bulunur, kadılar ve fakihler bulunurdu. Nitekim El-Makrizi, “es-Sulük ilâ ma‘rifeti düveli’l-mulük” isimli kitabında şundan bahseder: “Sultan Meliku’s-Sâlih Eyyüb, Dâr-ül Adl’de kendi yerine vekiller tayin ederdi, onlar mezalimi ortadan kaldırmak için orada mezalim davalarına bakarlardı. Onlarla beraber şahidler, kadılar ve fakihler bulunurdu.”
Mezalim mahkemesi için görkemli bir yerin olmasında
bir sakınca yoktur. Zira bu mübahlardandır. Özellikle adaletin büyüklüğü açığa
çıktığında bunda hiç bir sakınca yoktur.
[1] Ebu Davud, K. Akdiyye, 3115
[2] Ahmed b. Hanbel, Müs. Aşeretü’l Mübeşşirin, bi’l Cennet, 707