Raşidi Hilafet, Pakistan ve Bangladeş’i Birleştirerek Hindistan’daki Bölgesel Kaosa Son Verecektir!

Haber: Sivil Medya Kanadı, 30 Ağustos 2024 tarihinde, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’in Bangladeş Cumhurbaşkanı Danışmanı Profesör Muhammed Yunus ile görüştüğünü vurguladı ve şöyle bir açıklamada bulundu: “İki ülke arasındaki derin tarihi, dini ve kültürel bağlara ışık tuttular ve iş birliğini arttırmak yoluyla ikili ilişkileri güçlendirme arzularını dile getirdiler. Ayrıca daha geniş kapsamlı bölgesel iş birliğinin,

Haber:

Sivil Medya Kanadı, 30 Ağustos 2024 tarihinde, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’in Bangladeş Cumhurbaşkanı Danışmanı Profesör Muhammed Yunus ile görüştüğünü vurguladı ve şöyle bir açıklamada bulundu: “İki ülke arasındaki derin tarihi, dini ve kültürel bağlara ışık tuttular ve iş birliğini arttırmak yoluyla ikili ilişkileri güçlendirme arzularını dile getirdiler. Ayrıca daha geniş kapsamlı bölgesel iş birliğinin, Güney Asya halklarının yaşamlarının iyileştirilmesinde hayati bir rol oynayacağı konusunda da mutabık kaldılar.” (Ajanslar)

Yorum:

Müslümanların başındaki yöneticiler, ulus-devletler arasında ilişkiler kuruyorlar ve böylece İslam ümmetini sömürgeci güçlerin çizdiği sınırların içerisine hapsediyorlar. Kökleri Batı siyasi düşüncesine dayanan bir kavram olan milliyetçilik, İslam beldelerini bölüp zayıflatmış ve ümmeti de her biri kendi çıkarlarına öncelik veren farklı devletlere ayırmıştır.

İslam, kabilecilik ve milliyetçiliğe yapılan her türlü çağrıyı reddeder; zira bu, Müslümanları bölen ve zayıflatan bir çağrı olup onun (milliyetçilik) yolunda ölmek, kâfir cahiliye üzerine ölmek gibidir. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ قُتِلَ تَحْتَ رَايَةٍ عُمِّيَّةٍ، يَدْعُو عَصَبِيَّةً، أَوْ يَنْصُرُ عَصَبِيَّةً، فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ “Kim körü körüne çekilmiş (ummiyye) bir bayrak altında savaşır, asabiyete çağırır veya asabiyete yardım ederse, cahiliye ölümü ile ölmüş olur.” [Müslim rivayet etti] Nevevi, bu hadisin şerhinde şöyle dedi: “Asabiyet için öfkelenmek, dine yardım etmek için değildir; asabiyet, zulüm üzere olduğu halde kavmine yardım etmektir.” Bu nedenle Müslümanlar olarak bizim ister kabilecelik ister milliyetçilik olsun her türlü çağrıları reddetmemiz ve bizim gücümüzün yolu olan Allah Celle Celâluhu’nun ipine sımsıkı sarılmamız gerekir.

Şeriata göre mevcut ulus-devletler arasındaki ilişki sırf kardeşlik ilişkisinin ötesinde olmalıdır; zira şeriat, onların tek bir Halife’nin, tek bir ordunun ve tek bir Beytu’l Mâl’in olduğu tek bir Raşidi Hilafet Devleti’nin altında birleşmelerini farz kılmıştır. Tarihsel olarak Hilafet Devleti, Afrika, Mezopotamya ve İndus Vadisi de dahil olmak üzere önemli stratejik bölgeleri kapsamış ve bazılarındaki her türlü zayıf noktaları telafi etmek için devletin çeşitli vilayetlerindeki güç noktalarından yararlanmıştır. Hindistan’ın barajları aniden açarak sellere neden olmasının ve bölgesel güvenliğe yönelik tehditlerin artmasının gölgesinde Raşidi Hilafet, bu tür zararları önleyecek ve Hindistan yarımadasının dört bir tarafında İslami yönetimi yeniden tesis edecektir.

İslam’ın yönetimine aslında Hint Yarımadası’ndaki tüm halkların ihtiyacı vardır. Nitekim İngiliz işgalinden önce Hint yarımadası İslami yönetime tabiydi ve dünya ekonomisindeki payı yüzde 23 olup bu da Avrupa’nın toplam ekonomisinin boyutundaydı; 1700 yılında Evrengzib Alamgir (I. Alemgir Şah) zamanında bu oran yüzde 27’ye yükselmişti. İngiliz işgalinden sonra bu oran %4’ün altına düşmüş, yüz binlerce kişi kıtlığın acısını çekmiş ve İngilizler 173 yıl boyunca bölgeyi yağmalayarak günümüz tahminlerine göre 45 trilyon Dolara eşdeğer bir miktara el koymuştur!

İslam’ın yönetimi, Müslümanları güçlendirir ve düşmanları geri çekilmeye zorlar. Örneğin Evrengzib huzur ve rahatlık nedir bilmemiş, aksine Himalaya dağlarından okyanuslara, bugünkü Bangladeş’ten İran sınırlarına kadar Hint Yarımadası İslam’a boyun eğinceye kadar 52 yıl boyunca cihada devam etmiş ve Hindistan’daki İslam Babür İmparatorluğu en büyük genişlemesine Evrengzib döneminde tanık olmuştur. Bu ise Sultan Evrengzib’in gösterdiği askeri çabalardan kaynaklanmıştır. Zira Hindistan’da Sultanın kontrolüne tabi olmayan hiçbir bölge kalmamıştı. Çünkü Evrengzib, Hint alt kıtasının doğusunu, batısını ve kuzeyini, tek bir liderlik altında güneyine bağlayarak onu İslam Babür vilayetine dönüştürmeyi başarmış veonun döneminde Müslümanlar 30’dan fazla savaş yapmıştır; bizzat kendisi bu savaşlardan 11’ne liderlik etmiş ve geri kalanlarına ise komutanlarını görevlendirmiştir.

Hindistan ve işgal altındaki Keşmir’de zulme uğrayan Müslümanların desteklediği Bangladeş, Pakistan ve Afganistan Müslümanları, Allah’ın indirdikleriyle yönetimi ikame etmek için çalışmalı ve bölgedeki askerlerin ve mücahitlerin arasındaki Evrengzib’in torunlarına, Hindistan yarımadasında İslam’ın hakimiyetini bir kez daha yeniden tesis edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için nusret vermelidirler. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللهُ مِنَ النَّارِ: عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام “Ümmetimden iki grup vardır ki Allah onları ateşten korumuştur; birincisi Hindistan’a karşı savaşan gurup, diğeri ise Meryem oğlu İsa Aleyhisselam ile beraber olan guruptur.” [Ahmed ve Nesai rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zekeriya İmran – Pakistan

Diğerleri