Sultan, ancak onunla yaşıyor olsa da güç değildir. Güç ise işini ancak onunla düzeltiyor olsa da Sultan (otorite) değildir.
Zira otorite, yönetim ve emir sahibi olup ümmet tarafından kabul edilen fikirlerin, mefhumların ve ölçülerin toplamına yönelik yürütme organıdır; otoritenin ameli ise hükümleri uygulamak, insanların işlerini gözetmek ve onların işlerini idare etmektir.
Dolayısıyla otorite, güç dışında yaşaması imkânsız olsa da güç değildir; zira güç, yönetim ve otoritenin üzerine dayandığı fikir, mefhum, ölçü ve hükümlerin toplamı için bir koruma aracıdır. Aynı zamanda güç, otoritenin, hükümleri uygulamak, mücrimlere, zalimlere ve saldırganlara boyun eğdirmek ve hükümlere uymaları amacıyla onlara baskı uygulamak için kullandığı elindeki bir araçtır.
Devletteki güce gelince; o, insanların işlerini gözetmek ve onları idare etmek için değildir. Yani güç, her ne kadar varlığı, oluşumu, yürütülmesi, hazırlanması ve teçhiz edilmesi otorite olmaksızın gerçekleşmiyor olsa da otorite değildir.
Dolayısıyla güç, polis de dahil orduyu temsil eden maddi bir varlık olup otorite onunla hükümleri uygular, onunla mücrimlere ve fasıklara boyun eğdirir, karşı çıkanları bastırır, saldırganları püskürtür ve otoriteyi ve üzerine dayandığı fikirleri, mefhumları ve ölçüleri korumak için bir araç olarak kullanır.
Bundan dolayı otoritenin güç, gücün de otorite olmadığı açığa çıkmaktadır.
Bu nedenle otoritenin kuvvet haline gelmesi caiz değildir; çünkü şayet otorite güce dönüşürse, o zaman onun insanların işlerini gözetmesi fesada uğrar; dolayısıyla otoritenin mefhumları ve ölçüleri, gözetim mefhumları değil de zulüm, baskı ve tahakküm haline gelir ve terör, tahakküm, baskı, zulüm ve kan dökmekten başka bir işi olmayan polis yönetimine dönüşür.
Ayrıca otoritenin güç haline gelmesi caiz olmadığı gibi aynı şekilde gücün de otorite olması doğru değildir; çünkü o zaman güç mantığıyla yönetecek ve insanların işlerini de askeri hükümlerin mefhumları ve ölçülerinin yanı sıra baskı ve zulüm ölçüleriyle gözetecektir; bu iki husus ise tahribat ve yıkıma neden olur, terör, korku ve dehşet meydana getirir, ümmeti uçurumun kenarına götürür ki bu da ümmete daha çok zarar verecektir. Nitekim şerî kaide şöyle diyor: لَا ضَرَرَ وَلَا ضِرَارَ “Zarar vermek ve zararla mukabele etmek yoktur.”